Arap edebiyatında ilk başta basit bir kıssa olarak yayılan Leylâ ve Mecnûn adlı aşk hikâyesinin dünya edebiyatında klâsikleşmesinde Nizamî Gencevî, Muhammed Fuzûlî, Ali Şîr Nevâî gibi Türk kökenli tarihi, kültürel ve edebi şahsiyetler önemli rol oynamıştır. Kaynaklara göre hikâyenin Arap, İran, Türk, Urdu vb. halkların edebiyatlarında çok yaygın olduğu ve dünyanın birçok ülkesinde nüshalarının bulunduğu bilinmektedir. Hikâye, nazire tarzıyla dünyanın pek çok diline çevirilmiş olmakla birlikte başta Arap, Fars, Urdu, Türk olmak üzere dünyanın çeşitli halklarının edebiyatlarında çeşitli tarz ve üslupta yazılmış müstakil eserlerin konusu olmuştur. Bunların yanı sıra halk ozanlarının icra ettiği destanlar ve onların anonim olarak söylenegelmiş nüshaları da mevcuttur. Bunlardan Gencevî, Fuzûlî, Nevâî gibi şairlerin eserleri bilimsel açıdan yeteri kadar incelenmiş olup halk ozanlarının meydana getirdiği nüshaları ise genellikle göz ardı edilmiştir. Dolaysıyla elinizdeki monografi niteliğindeki kitap, bu eksikliğin yerinin doldurulması açısından önemlidir.
XIX. yüzyılın sonu ile XX. yüzyılın başlarında Esengali Esenjolov adlı bir Kazak ozanı tarafından yazıldığı tahmin edilen Leylâ vü Mecnûn Kıssası daha önce 2005 yılında “Babalar Sözi” adlı serinin 19. cildinde yayınlanmış, 2016 yılında ise elinizdeki kitabın yazarlarından biri Erlan Alaşbayev kıssayı edebî açıdan incelemiştir. Bu eserin devamı niteliğindeki bu çalışmada ise kıssanın yazım özellikleri, ses ve şekil özellikleri ve söz varlığı öne çıkarılmaktadır. Yazarlar, yazım kurallarının tutarsızlığı ve ses özelliklerinden hareketle kıssanın 1912 yılından itibaren okullarda kullanılmaya başlayıp 1924’te Kazak alfabesi olarak kabul edilen A.Baytursınov’un oluşturduğu yazı sisteminden önce yazıldığı kanaatine varmıştır. Tabi ki Modern Kazak Türkçesinin karakteristik özellikleriyle karşılaştırma neticesinde bu kanaate varılmıştır. Bu bakımdan kıssanın, Kazak yazı dilinin gelişim sürecindeki aşamaları tespit etme açısından önemli kaynaklardan biri olduğu vurgulanmalıdır. Çünkü Çağatay Türkçesi ile Modern Kazak Türkçesi arasındaki etkileşimden söz ederken bunun gibi eserlere ihtiyacımız vardır. Monografinin sonunda 2600 civarında kelimeyi barındıran bir Sözlük Dizine yer verilmiş ve bu sözlükten sayısal veriler elde edilerek eserin zengin söz varlığı dikkate sunulmuştur. Özellikle Arap kaynaklı bir kıssada dombıra, beşik gibi Türk kültürüne ait unsurların yer alması dikkat çekicidir.
Bu yüzden böylesine değerli bir çalışmanın yazarları Dr. Senbek UTEBEKOV ile Dr. Erlan ALAŞBAYEV’i tebrik eder, Üniversitemiz adına en kalbî şükranlarımı sunar, başarılı çalışmalarının devamını dilerim.

