Yuvarlak masa toplantısına Kazakistan, Türkiye, Azerbaycan ve Rusya’dan davet edilen konuşmacılar sunumlarında Hazar Denizi bölgesi üzerine çeşitli konularda kendi ve ülkelerinin bakış açılarını ifade eden bilgiler sunmuşlardır. Yuvarlak masa toplantısına Orta Doğu Teknik Üniversitesinden Prof.Dr. Oktay Fırat Tanrısever, Rusya Akademisi Oryantal Araştırmalar Enstitüsünden Dr. Stanislav Pritçin, Kazakistan KAZGUU Üniversitesinden Dr. Miras Daulenov ve Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığına bağlı Stratejik Araştırmalar Merkezi araştırma görevlisi Azad Garibov konuşmacı olarak katılmışlardır.
Enstitü müdürümüz Doç.Dr. Nevzat Şimşek yuvarlak masa açılış konuşmasında Hazar denizi bölgesinin yasal statüsü, enerji kaynakları ve ulaşım yolları hakkında genel bilgi vermiştir. Hazar denizi bölgesi kıyı devletlerinin Hazar denizinin tam potansiyeline erişmesi için yasal statü üzerinde anlaşmaları gerektiğini belirtmiştir. Hazar denizi petrol ve gaz üreticilerinin ihracat yollarını çeşitlendirmeye çalıştıklarını ifade ederken bunu bölgedeki Güney Gaz Koridoru, Trans-Hazar, Türk Akımı ve TAPI projeleri ile gerçekleştirilebileceğini ifade etmiştir. Türkiye’nin dünyada Çin’in ardından enerji ihtiyacı en hızlı artan ikinci ülke olduğunu ve enerji üreticiler için sadece bir pazar değil aynı zamanda coğrafik konumu bakımından önemli bir ulaşım yolu olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca sadece bir enerji koridoru olmanın dışında Türkiye’nin bölgede önde gelen bir enerji ve fiyat belirme merkezi olmayı hedeflediğinin de altını çizmiştir.
Oturumu yöneten Lidiya Parkhomchik konuşmasında Hazar bölgesi ülkelerinin ekonomilerinin enerji ihracatına olan bağlılığına vurgu yaparak Hazar denizindeki sürdürülebilir kalkınma ve enerji güvenliği konularında gelişmelerin bölge ülkelerini yakından ilgilendirdiğinin altını çizmiştir.
Prof.Dr. Oktay Fırat Tanrısever Ukrayna krizi sonrası Rusya’nın Hazar denizi bölgesinde enerji diplomasisi ve enerji güvenliği konulu konuşmasında ana hatlarıyla krizin sebeplerinden ve Rusya, Avrupa ve Hazar bölgesi ülkelerine etkilerinden bahsetmiştir. Rus enerji sektörünün çok ağır bir şekilde etkilemesine rağmen krizin bir enerji krizinden çok jeopolitik bir kriz olduğunu vurgulamıştır. Tanrısever buna örnek olarak Suudi Arabistan’ın petrol üretimini şu anki seviyede tutmasını göstermiştir. Rusya’nın bu süreç içerisinde enerji politikasında bir takım değişikliklere gittiğini ifade eden Tanrısever Avrupa’nın güvenilirliğinin azalmasıyla Rusya’nın enerji ihracatında çeşitlendirme arayışına girdiğini ve Çin ve Hindistan’a yöneldiğini belirtmiştir. Bu bağlamda önceki müzakerelere göre Çin’in Rusya ile daha düşük fiyatta gaz alımı konusunda anlaşmaya vardığını ve Türkiye’nin ise yaklaşık % 10 civarında daha düşük fiyatta gaz anlaşması yaptığını ifade etmiştir. Tanrısever ayrıca Avrupa’nın alternatif ulaşım yolları aradığını ve TANAP projesinin bu bağlamda öneminin arttığını vurgulamıştır. Türkiye enerji politikaları hakkındaki analizinde, TANAP’ın Türk Akımı’na göre daha öncelikli bir proje olduğunu belirten Tanrısever, Türkiye’nin projelerde tüm aktörlere karşı kooperatif bir politika izlediğinin altını çizmiştir.
Dr. Stanislav Pritchin Hazar denizinin yasal statüsü hakkında bilgiler verirken 1998-2004 yılları arasında Rusya, Azerbaycan ve Kazakistan’ın ‘orta modifiye çizgi’yi kullanarak Hazar Denizi’nin kuzey bölgesindeki petrol ve gaz kaynaklarının bölünmesinde anlaşmaya vardıklarını belirtmiştir. Hazar denizindeki uluslararası ulaşım yolları konusunda Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının jeopolitik dengeleri ciddi şekilde değiştirdiğini ve buna ek olarak Bakü-Subsa ve Bakü-Tiflis-Erzurum gaz hattının Rusya’ya alternatif hatlar arasında yer aldığını ifade etmiştir. Uluslararası enerji piyasası ve projeleri üzerine yapmış olduğu yorumlarda Amerika’nın LNG ihracatının Rusya’nın şu anki pozisyonunu değiştirme fikrinin pek mümkün olmadığını ve buna sebep olarak kullanılan teknolojinin pahalı olduğunu belirtmiştir. Avrupa’nın TANAP projesine sadece politik destek verdiğini ve projeye herhangi bir finansman kaynağı sağlamadığını belirten Pritchin, alternatif projeler hakkında yaptığı analizlerde Türkmen gazının Trans-Hazar ve TANAP hatları ile Avrupa’ya ulaştırılmasının Türkmen gazının fiyatını yükselteceği yorumunda bulunmuştur. Türkiye’nin enerji merkezi olma potansiyelini de değerlendiren Pritchin ,Türkiye’nin gerçek anlamda bir merkez olabilmesi için Avrupa ile birden çok bağlantısının olması ve bu hatları Avrupa’ya bağlaması gerektiği, bunun dışında fiyat ayarlama politikalarında fazla hareket alanının olmayacağı şeklinde düşüncesini belirtmiştir.
Dr. Miras Daulenov uluslararası hukuk açısından Hazar Denizi’nin yasal statüsü üzerine yaptığı değerlendirmelerde, ilkeler ve ortak çıkarların kurulmasının önemini vurgulamış ve bu kavramlar hakkında detaylı hukuki bilgiler sunmuştur. Uluslararası hukukun Hazar Denizi’nin yasal statüsünün belirlenmesindeki süreçte ulusal hukuki kuralların dolduramadığı yasal boşlukları uluslararası hukuk kurallarının doldurabileceğini ve buna örnek olarak Hazar Denizi ülkelerinin 15 deniz mili sınırında biyolojik kaynakları kullanma anlaşmasına vardığını göstermiştir. Buna ek olarak Hazar Denizi kıyıdaş ülkelerin ortak çıkar ve ilkeler konularında hemfikir oldukları ve müzakerelerde birbirlerine yaklaşımlarında diğer ülkelerin çıkarlarını göz önüne aldıkları ve bu karşılıklı anlayışın sürecin ilerlemesine yapıcı katkı sağladığını ifade etmiştir. İlkeler konusunda birbirlerinin iç meselelerine müdahale etmeme, işbirliği ve estoppel –önceden anlaşılan konulara ters düşecek bir eylemin gerçekleştirilmesini engellemek ilkelerine değinerek bu uluslararası ilkeler sayesinde Hazar Denizi’nin yasal statüsü üzerinde uzlaşmaya gidilebileceğini belirtmiştir. Birleşmiş Milletlerin deniz hukuku sözleşmesinin 77.inci maddesinde yasal statünün belirlenebileceği ifade edilmekle birlikte bu maddenin sınır olarak 200 deniz milini göstermesinin Hazar denizine uymadığını çünkü Hazar Denizi’nin boydan boya 200 deniz miline denk geldiğini vurgulamıştır. Son olarak Hazar Denizi’nin yasal statüsü hakkında tüm diğer sorunlar çözülmeden bir uzlaşmaya varılamayacağının altını çizmiştir.
Azad Garibov konuşmasında Azerbaycan’ın yer altı kaynakları, ihracat kapasitesi ve Azerbaycan’ın enerji stratejisi konularında bilgiler vermiştir. Bunların arasında Nabucco’nun Avrupa birliği projesi olduğunu ekonomik olmaktan daha ziyade jeopolitik ve tamamıyla bir tüketici projesi olduğunu ve Avrupa birliğinin gerekli politik ve finansman desteğini vermediği için hayata geçirilemediğini belirtmiştir. Öte yandan TANAP projesinin tamamıyla ekonomik ve üreticilerin projesi olarak Nabucco ile karşılaştırıldığında iki kat daha kısa ve daha az maliyetli bir proje olduğunu ifade etmiştir. Gabirov sunumunda Azerbaycan’ın enerji stratejisindeki genel çizgisinde açık bir şekilde Batı en uygun seçenek olarak görüldüğünü belirtmiş, Hazar denizindeki kaynakların ancak Batılı şirketlerin sahip olduğu teknolojik ve finansman kaynakları aracılığıyla çıkarılabileceğini ifade etmiştir. Bu strateji içerisinde en önemli anahtar faktörün güvenilirlik olduğunu belirten Garibov, Azerbaycan’ın bu imajı bozmamak ve Batılı petrol şirketlerinin güvenini kazanmak için anlaşmaları sonradan değiştirmeye çalışmadığını vurgulamıştır. Bu bağlamda Güney Avrupa’nın Kuzeye nazaran Azerbaycan için daha karlı olduğunu ve Azerbaycan için İtalya’nın Avrupa içerisinde en büyük ve güvenilir gaz ithalatçılarından biri olduğunu belirtmiştir. Azerbaycan’ın Enerji stratejisinde bir diğer değişmeyen çizginin petrol ve gaz sektöründe firma sayısı ve bölgesel işbirliklerinin artırılmasının yer aldığını buna sebep olarak projelerde çıkabilecek sorunlara karşı Azerbaycan’a daha fazla hareket imkanı sağlaması olduğunu ifade etmiştir.
Yuvarlak masa toplantısının son kısmında, değişik üniversite ve kurumlardan gelen katılımcılar, konuşmacılarla çeşitli konular hakkında görüş alışverişinde bulunmuşlardır.