Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Avrasya Araştırma Enstitüsü ile Türkiye Enerji Stratejileri ve Politikaları Araştırma Merkezi (TESPAM), Uluslararası Araştırma Merkezi – Kazakistan (IRC-K) ve Güney Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (GASAM) işbirliğinde gerçekleştirilen “Türk Dünyası – Hindistan İlişkileri” başlıklı çevrimiçi Panelde ana hatlarıyla Türk Dünyası ile Hindistan ilişkileri hakkında çeşitli bilgiler verilerek bu ilişkilerin gelecek perspektifleri değerlendirildi.
Türk Dünyası ile Hindistan arasında gerçekleştirilen siyasi ve ticari-ekonomik atılımlarla söz konusu bölge günümüzde küresel ekonomi içerisinde önemli ağırlık merkezlerinden biri haline gelmektedir. Bu eğilimin sürdürülebilirliği için bölgenin siyasi ve ekonomik açıdan yükselmesiyle beraber bölge ülkeleri arasında ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesi, ticaret ve yatırımın serbestleştirilmesi, ticari ve teknik işbirliği ile iş bağlantılarının kolaylaştırılması da ciddi bir ihtiyaç olarak görülmektedir.
Düzenlenen panele TESPAM Başkanı Oğuzhan Akyener, GASAM Başkanı Cemal Demir, Al-Farabi Kazak Millî Üniversitesi Şarkiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Laura Yerekeşeva, Güney Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin araştırmacısı Dr. Hayati Ünlü ve Ahmet Yesevi Üniversitesi Avrasya Araştırma Enstitüsü Kıdemli Uzmanı Dr. Albina Muratbekova katıldılar. Moderatörlüğünü Avrasya Araştırma Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Vakur Sümer’in yürüttüğü panel Al-Farabi Kazak Millî Üniversitesi Şarkiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Laura Yerekeşeva’nın tebliği ile başladı. Prof. Dr. Laura Yerekeşeva konuşmasına söz konusu panelin gerçekleştirilmesinde önemli rol oynayan Ahmet Yesevi Üniversitesi Avrasya Araştırma Enstitüsü, TESPAM, IRC-K ve GASAM kuruluşlarına teşekkür ederek başladı.
Hindistan için, Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ve Orta Asya’nın yeni cumhuriyetlerinin ortaya çıkışının birçok jeopolitik konuyu ortaya çıkardığını belirterek, Orta Asya’ya değişen bağlamda yeni bir bakışla, Hindistan’ın bölgeyle olan tarihi bağlarının 2500 yıl öncesine dayandığının anlaşıldığını ifade etti. Hindistan’ın stratejik düşüncesinin kökenlerinin Avrasya dinamiklerinde yattığını ve bunun farklı şekillerde de olsa günümüzde de devam ettiğini belirtti. Bununla birlikte, modern dönemde çeşitli olaylar ve yoğun jeopolitik rekabetin, Hindistan’ın Orta Asya ile yüzyıllardır süren temaslarının neredeyse tamamen kesilmesine yol açtığını vurguladı. Hindistan’ın Orta Asya ülkeleriyle ticari ilişkilerinde toplam hacmin 1.2 milyar dolar civarında olduğunu lakin buradaki potansiyelin daha fazla olabileceğini dile getirdi. Bu noktada Şangay İşbirliği Örgütü ve Avrasya Ekonomik Birliği gibi bölgesel kuruluşların Hindistan’ın bölge ülkeleriyle bağlarını güçlendirilmesine yardımcı olabileceğinin altını çizdi. Öte yandan İran ve Afganistan üzerinden geçen yollar doğrultusunda ve Himalaya geçitlerinden Sincan bozkırları boyunca geleneksel Hint-Orta Asya rotasını takip ederek doğrudan kuzey Hindistan ve Orta Asya ile ulaşım olanaklarını güçlendirmenin önemli olduğunu vurguladı. Bu çalışmalarda tek bir ülkenin çabalarından daha çok bölgedeki diğer ülkeler ile (buna Çin de dahil olmak üzere) birlikte hareket edebilme arayışına olumlu bakılabileceğini bildirdi.
Hindistan’ın Orta Asya ile tarihten gelen bağlarının yeniden hatırlatılması, ülkenin Orta Asya bölgesine kendi bakış açısını ve anlayışını daha iyi anlatabilmesi gerektiğini ifade etti. Bu konuda bugüne kadar atılan adımların ve imzalanan anlaşmaların bu yönde çaba gösterdiğini ve güçlenerek devam ettirilmesi gerektiğini belirtti. Konuşmasının sonunda ekonomik, bilim ve teknoloji, kültür, sanat, eğitim, kitle iletişim araçları spor vb. alanlarda işbirliği anlaşmaları ve ilişkilerin güncel durumu üzerine bilgi verdi.
Panelin ikinci tebliği TESPAM Başkanı Oğuzhan Akyener tarafından “Bölgeyle Hindistan Arasındaki İlişkiler: Temel Enerji Kaynakları” başlığıyla gerçekleştirildi. Hindistan’ın ana enerji kaynakları, tüketim ve üretim konularında çeşitli bilgiler sunan Oğuzhan Akyener, özellikle Hindistan’ın elektrik yönünden önemli ölçüde yetersizliklerinin bulunduğunu ve bunların 2050’ye kadar artan nüfusun da etkisiyle katlanarak %400 civarında yükselmesini beklediklerini dile getirdi. 2000-2019 yılları arasında ülkede 750 milyon kişiye elektrik ulaşımının sağlandığını lakin halkın belirli bir kısmının ekonomik nedenlerden ötürü bu elektriği kullanacak cihazları alamadıklarını ifade etti.
Öte yandan Hindistan’ın bir rafineri merkezi olma konumunu geliştirmekle ilgili adımlar attığını ve karbondioksit salınım ve iklim değişikliği noktasında en çok etkilenecek ülkelerin başında gelebileceğini bildirdi. Lakin sosyolojik açıdan ülkenin gelişiminin neredeyse 100 yıl geriden gelmekte olduğunun ve halkın doğalgaza erişimi olmasına rağmen pahalı bularak kullanmamayı tercih ettiğinin altını çizdi. Küresel çapta kömür tüketimi giderek azalırken, zengin kömür rezervine sahip fakir ülkelerde kömürün daha çok kullanılmaya devam edeceğini ve bunların içerisinde Hindistan’ın da yer aldığını ifade etti. Türk Dünyası için petrol ve doğalgazın hala önemini koruduğunu ve bu sürecin orta ve uzun dönemde devam edeceğini dile getirdi. Hindistan’ın Türkmenistan-Afganistan-Pakistan-Hindistan Doğalgaz Boru Hattı (TAPI) projesinde Türkmenistan ve Afganistan ile ilişkilerini geliştirmeye çalıştığını, lakin Çin’in de kendi çıkarları doğrultusunda Orta Asya’daki doğalgaz tedarikini koruma amaçlı hamleler yapmakta olduğunu ifade etti. Bu noktada ortak bir düşünce etrafında birleşilirse gelişimin olumlu yönde sağlanacağı düşündüğünden bahsetti.
Panelin üçüncü tebliği GASAM Başkanı Cemal Demir tarafından “Tarihte Hint Alt Kıtası – Türk Dünyası İlişkileri Üzerine” başlığıyla gerçekleştirildi. Cemal Demir, konuşmasına, ana hatlarıyla, bölgenin sınırları dahilinde sınırları olarak Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Nepal, Sri Lanka ve Maldivler’in bulunduğunu ifade ederek başladı. Aslında Türklerin Hindistan halkıyla ilişkilerinin milattan öncesine kadar dayandığını dile getiren Cemal Demir, Türk ve Hint halkları ilişkilerinin milattan sonraki zamanındaki durumundan bahsetti. Bu bağlamda Hindistan’daki Türk saltanatlarının dönemini Kuruluş ve Savaş Devri (1001-1526), Yerlileşme ve Büyüme Devri (1526-1700) ve Duraklama ve Gerileme Devri (1700-1857) olmak üzere üç başlık altında incelemek mümkün olduğunu belirtti.
Bu coğrafyaya gelen Türkler’in amacının sömürgeci bir zihniyetten uzak ve sadece kendilerine yurt edinmek amaçlı olduğunu vurguladı. Burada Tac Mahal gibi tarihi mirasların da önemine vurgu yaparak bu topraklara gelen Türkler’in tarihi hakkında daha fazla araştırmaya ihtiyaç bulunduğunu dile getirdi. Türk ve Hint halkları arasında bir tarihi geçmiş olduğunu ve bu tarihi geçmişin canlandırılması gerektiğini ifade eden Cemal Demir, bölge tarihine dair ne kadar çok bilgiye sahip olursak bölgeyle olan güncel ilişkilerimizin de o kadar sağlam olabileceğini sözlerine ekledi. Bu bağlamda gerekli çalışmaların yönlendirilmesi ve işbirliklerinin yapılması önemli olduğunu ifade ederek konuşmasını bitirdi.
Panelin dördüncü tebliği Güney Asya Stratejik Araştırmalar Merkezinin araştırmacısı Dr. Hayati Ünlü tarafından “Hindistan ve Türk Dünyasındaki Genel İlişkiler” başlığıyla gerçekleştirildi. Hindistan’ın genelde Türk Dünyası, özelde herhangi bir Orta Asya ülkesiyle ortak sınıra sahip olmamasına rağmen, bölgeyle coğrafi yakınlığı bulunan ve aynı zamanda tarihî bağlara sahip bir ülke olduğuna değinen Dr. Hayati Ünlü, günümüzde Hindistan’ın özellikle bölge ülkelerinin enerji kaynaklarına daha çok ilgi göstermekte olduğunu anlattı. Fakat Orta Asya bölgesi ile arasında karayolu ya da demiryolu gibi doğrudan ulaşım kanallarının bulunmamasının, Hindistan’ın bölge ülkeleri ile ticari-ekonomik ilişkilerinin daha da gelişmesine engel olduğunu belirten Dr. Hayati Ünlü, aynı zamanda ideolojik sebeplerden dolayı Hindistan’daki Müslümanlar’ın baskı görmesinin de ülkenin Türk dünyasıyla ilişkilerinin olumsuz etkilediğinin altını çizdi. Seneler içinde gelişen Hindistan’ın dış politika stratejilerinin daha çok Hint Okyanusu’na yönelmesi, ülkeyi zaten sınır bağı olmayan Orta Asya bölgesinden uzaklaştırdığını da öne süren Dr. Hayati Ünlü, aslında Hindistan’ın özellikle Orta Asya’da Çin’in karşısında bir denge unsuru olarak değerlendirilmesi gerektiğini de ifade etti.
Panelin son tebliği Ahmet Yesevi Üniversitesi Avrasya Araştırma Enstitüsü Kıdemli Uzmanı Dr. Albina Muratbekova tarafından “Kazakistan’ın Hindistan vizyonu” başlığıyla sunuldu. 2009 Stratejik Ortaklık Beyannamesi üzerine inşa edilen Kazakistan ve Hindistan ilişkilerinin, son on yılda önemli bir dinamizm kazanan kapsamlı bir diyalog kurduğunu ve Hindistan-Kazak etkileşiminin mevcut gelişimine dayanarak, ekonomi, savunma, kültür ve eğitim alanlarında işbirliğini temel işbirliği alanları olarak tanımladığını bildirdi. Dr. Muratbekova’ya göre, her ne kadar 1990’ların başında istenilen düzeyde olmayan ilişkilerin 2000’lerin başından itibaren yıllar itibariyle gelişmeye devam etmiştir.
Kurumsal bir bakış açısıyla ilerleyen Hindistan-Kazakistan ilişkilerinin siyasi, ticari-ekonomik ve kültürel bağlarının güçlendirilmesi için Hükümetlerarası Komisyon (IGC) oluşturulduğunu söyleyen Dr. Muratbekova, ticaret, ekonomik, bilimsel, teknolojik, endüstriyel ve kültürel işbirliği alanlarında ve bireysel ortak gruplar içinde ilgili alanların oluşturulduğunu belirtti. Son zamanlarda gelişen bu bağlara ticari verilerden örnek vererek 2020’nin ilk dokuz ayında Kazakistan ve Hindistan arasındaki toplam ticaret hacminin 2.2 milyar dolar ile 2015’in neredeyse iki katına çıktığını dile getirdi. Eğitim alanına özellikle değinerek Hintli öğrenciler arasında Kazakistan’daki tıp üniversitelerine gösterilen talebin yüksek olduğunu ve en popüler programlar arasında ise tıp ve cerrahi eğitim olduğunu ve neredeyse 5.300’e yakın Hintli öğrencinin Kazakistan’da eğitimlerine devam ettiğini ifade etti. Önümüzdeki yıllarda ise Hindistan ve Kazakistan arasında gelişime müsait ve büyük potansiyel içeren alanlar içerisinde siber güvenlik, bilişim, bankacılık gibi Hindistan’ın küresel düzeyde deneyim sahibi olduğu konuların yer aldığını dile getirdi.
Panelin sonunda soru-cevap bölümü gerçekleştirilerek katılımcılar arasında fikir alışverişinde bulunuldu. Doç. Dr. Vakur Sümer, panelin çok doyurucu ve yararlı bir şekilde geçtiğini vurgulayarak, katılımcılara teşekkür ederek toplantıyı sonlandırdı.