Omirbek Hanayi seminerinde ana hatlarıyla Çin için Orta Asya bölgesinin jeostratejik ve jeopolitik önemini incelemenin yanı sıra, Çin’in Orta Asya’ya yönelik dış politikasının mevcut durumu, Çin ve Orta Asya arasındaki ticari-ekonomik ilişkiler ve Çin’in Orta Asya’daki yumuşak güç oluşturma çabaları hakkında çeşitli bilgiler sundu. Tarihi İpek Yolu güzergâhında bulunan ve zengin yeraltı kaynaklarına sahip olan Orta Asya bölgesinin Çin için askerî güvenlik, enerji, ekonomik gelişim ve jeopolitik çıkarları açısından çok önemli olduğunu belirtti. Ayrıca, Çin’in Orta Asya’ya yönelik mevcut dış politikasının Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla önem kazandığını ifade etti. 1992’den bu yana Orta Asya ülkeleriyle siyasi, ticari-ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkileri genişletmeye çaba harcamakta olan Çin’in Orta Asya’ya yönelik politikasının genel olarak 3 döneme ayrılarak incelenebileceğini dile getirdi. İlk olarak 1992-2001 döneminde reform ve dışa açılım sürecindeki Çin’in giderek artan enerji ve ekonomik ihtiyaçları ülkenin Orta Asya politikasında belirleyici olduğunu ifade eden Hanayi, bu dönemde Pekin yönetiminin Orta Asya üzerinde gerekli stratejik önlemleri alabilmesine yardımcı olan mekanizmaları kurmaya çalıştığını ifade etti.
Dahası bu çalışmaların belli bir düzeyde Çin’in Orta Asya politikasının bilimsel altyapısını oluşturduğu söyleyerek, örnek olarak hâlihazırda Çin’de Orta Asya üzerinde araştırma yapan 38 araştırma enstitüsü ve araştırma merkezi bulunduğunu dile getirdi. 2001’de Pekin yönetiminin öncülüğünde Şangay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) kurulmasıyla Çin’in Orta Asya politikasında yeni bir dönemin başladığını belirtti. 2013’e kadar süren bu dönemde Çin’in ŞİÖ çerçevesinde Orta Asya ülkeleriyle kültürel ve askeri işbirliğini güçlendirmenin yanı sıra, bölgeye yönelik yatırımlarını artırdığını vurguladı. 2013’te ise Çin’in “Tek Kuşak Tek Yol” stratejisinin gündeme gelmesiyle ülkenin Orta Asya politikasında yeni bir döneme girdiğini ifade eden Hanayi, son yıllarda Çin ve Orta Asya ülkeleri arasındaki ekonomik ilişkilerin giderek artmakta olduğunu belirtti. Ayrıca genel olarak Çin ve Orta Asya arasındaki işbirliğinde ekonomik ilişkilerin enerji alanında yoğunlaştığını sözlerine ekledi. Bunun ana nedenleri arasında bir yandan bağımsızlık sonrası Orta Asya ülkelerinin petrol ve doğalgaz ihracatına dayalı ekonomik büyümesi, öte yandan da 1990’lardan sonra Çin’in giderek artan ekonomik büyümesiyle birlikte enerji tüketiminin de hızla artmasını gösterdi.
Seminerin devamında ise, genel ülke imajı açısından bölgedeki başka güçlere, özellikle Rusya’ya göre daha düşük bir seviyeye sahip olan Çin’in, bölge ülkeleriyle diplomatik ve kültürel ilişkileri başta olmak üzere, kültürel olarak kendini tanıtmaya ve bölgedeki yumuşak gücünü arttırmaya çalıştığını ifade etti. Bu konuda Çin’in bölgedeki Konfüçyüs enstitüleri ve Çin Kültür Merkezlerinin faaliyetlerini güçlendirdiğini ve bölgedeki gençlere dağıtılan Çin Hükümeti Bursunun sayısını da artırmakta olduğunu belirtti.
Seminerin sonunda katılımcılar Çin ve Orta Asya arasındaki siyasi, ticari-ekonomik ve kültürel ilişkiler hakkında görüş alışverişinde bulundular.