Prof. Dr. Recep Kök “Kalkınmada beşeri sermaye olgusu ve rekabet gücünü etkileyen temel unsurlar: Kazakistan örneği” adlı seminerinde ana hatlarıyla, kalkınma ve refah yaratma stratejilerinin temel belirleyenlerini açıkladı. Rekabet olgusu üzerinden, zamanımızda beşeri sermayenin niteliğindeki değişimin önemine vurgu yaptı. Firmalar için de, devletler arasındaki rekabet düzeyi için de gerekli şart, etkinlik, istikrar ve sürdürülebilirlik olgularının birlikte sağlanmasıdır dedi.
Konunun bütüncül bir yapıyla açıklanması gerektiğini belirten Kök, öncelikle tarihi ve kültürel tecrübeye atıf yaptı ve Türkiye ile Kazakistan’ın medeniyet kodlarının aynı olduğuna dikkat çekti. Türkiye, Rusya ve Kazakistan gibi yükselen piyasalar içine dahil edeceğimiz tüm ülkelerde, demokratikleşme, gelir dağılımında iyileştirmeyi içeren "kapsayıcı büyüme" sürecindeki temel açık nedir? sorusuna cevap aradığını ifade eden Kök, açıklamalarını şu şekilde sürdürdü: Geleneksel yaklaşıma göre gelişmiş ülkelerin kalkınmalarında en önemli itici gücün, 19. ve 20. yüzyılın geçerli yaklaşımı olan ve şimdi bağımsız olan bir çok ülkedeki emek gücü ve hammaddeye el koyma şeklindeki gerçekleşen "sömürgecilik" olduğunu belirtti. Ardından gelen 21. yüzyılda, yeni modern kalkınma yaklaşımları çerçevesinde, sömürgeciliğin nitelik değiştirdiğini söyledi. Özellikle dünyada kaynakların yeniden dağılımını sağlayan devletlerin politikası iyi izlenirse, beşeri/insan sermayesi üzerinden, az gelişmiş ülkelerin bütün faktör donanımlarına egemen olunduğunu belirtti. Yine gelişmiş ülkelerin "yeni sömürgecilik" aracının "bilgiye egemenlik" şekline dönüştüğünü örneklerle açıkladı.
İçinde bulunulan dünya kaynak paylaşım dengesizliğinin ana kaynaklarını sıraladıktan sonra kendisinin kavramlaştırdığı "üçüz açıklar" tespitini yaptı: Recep Kök'e göre, bu temel açıklardan ilki, kurumsallaşma yetersizliğinin sonucu olan kurumsal açık. Nitekim bu açığın sadece kanun çıkararak değil, kanun hakimiyetini sağlayacak kurumsal süreçle, akıl ve deneyimle, refah ve adil zenginlik yaratmayla, yani yönetimler tarafından sağlanan güvenlik ihtiyacının yanı sıra sosyal barış ve bölüşüm mutluluğuna erişilecek yol ve yöntem üreten kurumların geliştirilmesiyle giderileceğini ifade etti.
İkinci açık bilim insanı açığıdır ki bu, bilgi üreten, uluslar arası rekabet düzeyi yüksek insan kaynağındaki yetersizliği, insan sermayesini evrensel değer yaratmada yarıştıran bilim kapasitesindeki eksikliği, kısaca liyakat, ehliyet, erdemli davranış kazanan ve teknolojik ilerlemeyi sürekli kılan insan tipi açığını ifade eder. Ayrıca Entelektüel açık konusunda ise işlevselliğe vurgu yaparak bilginin sadece toplanmasının yeterli olmadığını, kitlesel davranış biçimiyle topyekûn bilinç sıçraması gerektiğini sözlerine ekledi.
Seminerinin devamında Dünya gelirinin 85%’nin toplam dünya nüfusunun 15%’ine gittiğini; geri kalan 15%’ininde nüfusun 85%’i tarafından paylaşıldığını; bu durumun Dünyadaki istikrar ve sürdürülebilirlik olgusunu zorlaştırdığını ve çatışan insanlar veya sosyal kesimler yarattığını belirtti. Nurkse’nin düşük gelir döngüsü teorisi ile bunun sebepleri üzerine görüşlerini bildirdi. Düşük gelir düzeyinin düşük düzeyde tasarrufa, yatırıma, eğitime ve dolaysıyla düşük seviyede üretim gücüne ve çoğu insanın beslenme yetersizliğine neden olduğunu ve bu durumun gelişmekte olan ülkelerin ikna edilmesine yönelik, teorik bir argüman olarak kullanıldığını açıkladı. Bu çelişkinin/parodaksal ilişkinin çözülmesi için gelişmekte olan ülkelerin belirtilen temel üç açığı gidermesi şarttır dedi. Bu konuda nitelikli eğitim olgusu çaresizliklerle baş etmenin ana aracı olduğuna, ancak bu konuda temel eğitim alanında ve üniversitelerde bilgi ve teknoloji üretme yetersizliğine dikkat çekti.
Rekabetin 3 temel dinamiğinden biri olan etkinlik, sürdürebilirlik ve entelektüel sermaye temelli açıklamalarını sürdüren Kök, kaynakların, etkin kullanımı için doğru zamanda, doğru yerde ve doğru insana ihtiyaç duyulduğuna vurgu yaptı ve kendisi tarafından geliştirilen, "rekabet gücü kazanma stratejisi"nin kurumsal çatısını anlattı. Sürdürebilirliği, var olan ekonomik kaynakların verimli kullanımının sonucu olan teknolojik yatırım, farklılaşmış ürün deseni ve yüksek teknolojiye erişme koşuluna bağlayan Kök, seminerin sonunda katılımcılar ile rekabet gücü ile üniversitelerin strateji üretmedeki önemi konuları hakkında görüş alışverişinde bulundu.