2011 yılında başlayan Suriye iç savaşı, yalnızca Orta Doğu coğrafyasını değil, dünya genelinde insani krizleri derinleştiren önemli bir dönüm noktası oldu. Bu savaş, yaklaşık 13 milyon Suriyelinin evlerini terk etmesine sebep olarak modern tarihin en büyük zorunlu göç hareketlerinden birini tetikledi. Göç edenlerin yaklaşık 6 milyonu, ülke içindeki nispeten güvenli bölgelere sığınırken, 5.5 milyonu komşu ülkelere, özellikle Türkiye’ye yöneldi. Ayrıca, 1.1 milyon Suriyelinin çoğunun Avrupa’ya yasadışı yollardan ulaşmasıyla bu göç akını uluslararası boyut kazandı [Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, 2024]. Türkiye, açık kapı politikası doğrultusunda 2011 yılından bu yana Suriyeli sığınmacılara ev sahipliği yapmaktadır. Güncel verilere göre, Türkiye’de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı, 29 Ağustos 2024 tarihi itibarıyla toplam 3.096.157 kişidir [Mülteciler Derneği, 2024].
Göç olgusunun küresel çapta artan bir eğilim sergilediği bu dönemde, zorunlu göç eden göçmen sayısının 2024’te 120 milyonu aşması dikkat çekicidir. Bunların 43.4 milyonu mülteci ve uluslararası korumaya ihtiyacı olan kişilerden oluşurken, 68.3 milyon kişi ise ülke içinde yerlerinden edilerek başka bölgelere göç etmek zorunda kalmıştır. Genel itibariyle, çoğu zorunlu göç akını komşu ülkelere ve bölge ülkelerine yönelmektedir. Halihazırda, küresel çapta mültecilerin %60’ından fazlası düşük ve orta gelirli ülkelerde, %20’si ise gelişmiş ekonomiye sahip ülkelerde bulunmaktadır [Avrupa Komisyonu, 2024].
Bu sayı, son 12 yıldır ekonomik ve siyasi istikrarsızlıklar ile iç savaşlar nedeniyle sürekli artmaktadır. Özellikle Suriye’deki iç savaş, Türkiye başta olmak üzere Orta Doğu, Balkanlar, Kuzey Afrika ve Avrupa’yı derinden etkileyerek, bu bölgelerde insani yardım çalışmalarından yasal düzenlemelere kadar geniş bir yelpazede yeni politikaların hayata geçirilmesini zorunlu kılmaktadır. Ancak, bu kitlesel göç hareketi yalnızca ev sahibi ülkeler üzerinde değil, aynı zamanda göç eden bireyler ve topluluklar üzerinde de sosyal, ekonomik ve kültürel boyutlarıyla çok katmanlı etkiler yaratmaktadır.
Türkiye’nin mülteci politikalarından bahsedecek olursak, 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Cenevre Sözleşmesi ve 1967 tarihli Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Protokol, dünya çapında mülteci statüsünü belirleyen iki ana belgedir. Türkiye ise Cenevre Sözleşmesi’ne coğrafi çekince uygulayarak yalnızca Avrupa’dan gelenler ile Türk kökenli ve Türk kültüründen gelenleri mülteci olarak kabul etmektedir [Ermumcu, 2013].
Suriyelilerin mevcut mevzuata göre statülerinin belirlenememesi üzerine, 2013’te yapılan çalışmalar ile 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu çıkarıldı. Bu kanunun 91. maddesinin 1. fıkrasına göre geçici koruma statüsü şu şekilde belirtilmektedir: “Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılara geçici koruma sağlanabilir” [Mevzuat.gov.tr, 2013]. Ne var ki, geçici koruma statüsüne sahip kişilerin de gönüllü olarak kendi ülkelerine dönmeleri beklenmektedir.
27 Kasım 2024’te Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ), Suriye Milli Ordusu ve müttefik muhalif grupların eş zamanlı saldırılarıyla Halep ve Hama gibi stratejik şehirler, sadece birkaç gün içinde kontrol altına alındı. Bu noktadan sonra, HTŞ öncülüğündeki güçler başkent Şam’a yöneldi. 8 Aralık 2024’te Şam’ın ele geçirilmesiyle, Esad rejimi nihai olarak çöktü ve Beşar Esad, Rusya’ya kaçmak zorunda kaldı. Suriye’de yönetim muhaliflerin eline geçerek bir geçiş süreci başlatıldı [Alptekin, 2024]. Böylece, Baas rejiminin çökmesi, Türkiye’deki Suriyeliler tarafından olumlu karşılanarak vatanlarına geri dönüş eğilimlerini hızlandırdı.
Konu üzerine daha önce yapılan bazı anketlere göz atacak olursak, Koç Üniversitesi Göç Araştırmaları Merkezi’nin de ortağı olduğu bir çalışmada, 18-30 yaş arası gruba, “Önümüzdeki 5 sene içerisinde, eğer Suriye’deki durum düzelirse kendinizi nerede görüyorsunuz?” sorusu yöneltildi. Bu soruya, katılımcıların %44’ü “Suriye’ye dönerim”, %30’u “Türkiye’de kalırım” ve %13’ü ise “üçüncü bir ülkeye giderim” şeklinde yanıt verdi [İçduygu ve Ayaşlı, 2019]. Bu noktada, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) yayınladığı bilgiler arasında, 31 Ağustos 2024 itibarıyla, 2016-2024 yılları arasında Suriye’ye gönüllü ve kendi imkânlarıyla dönenlerin sayısının 426.254 olduğu görülmektedir [Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, 2024].
Türkiye özelinde Suriyelilerin dağılımını dikkate alacak olursak, büyük bir çoğunluğunun rejime muhalif olan Suriye’nin kuzey bölgelerinden göç ederek, Türkiye’nin Suriye ile sınır bölgelerindeki şehirlerde yaşadığını bilmekteyiz. Halihazırda, geri dönenlerin de aynı şekilde çoğunluğunun sınıra yakın şehirlerde yaşayan Suriyelilerden oluştuğu belirtilmektedir. Geri dönüş süreci ve eğilimleri, bizlere bu seyrin önümüzdeki dönemde daha da artabileceğini göstermektedir. Öte yandan, Türkiye, Suriye’deki iç savaşın başlamasından bu yana açık kapı politikası izleyerek ev sahipliği yaptığı Suriyelilerin geri dönüş süreçlerinde de gönüllülük esasının ön planda olacağını vurgulamaktadır. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriyeli mültecilerin gönüllü geri dönüşlerinin önemini vurgulayarak, bu sürecin barınma ve istihdam gibi temel ihtiyaçların karşılanmasıyla desteklenmesi gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca, Türkiye’nin Suriyeli muhacirleri 13 yıl boyunca ensar ruhuyla misafir ettiğini dile getirmiş ve geri dönüşlerin güvenli ve onurlu bir şekilde gerçekleşmesi için uluslararası toplumun desteğinin önemine dikkat çekmiştir [Altaş, 2024].
Tüm bu gelişmeleri ele aldığımızda, Türkiye’den Suriye’ye kısa dönem içerisinde geri göç akınının devam edeceğini ifade edebiliriz. Belirtilen anket çalışmalarında ulaşılan neticelere ve Baas rejiminin yıkılmasının getirdiği halihazırdaki özgürlük ortamının da etkisini kattığımızda, 3 milyonu aşan Suriyelinin önemli bir kısmının ülkelerine dönüş kararı alabileceği kanaati öne çıkmaktadır. Fakat, bu geri dönüş sürecinin kitlesel boyuta ulaşması ve Suriyelilerin vatanlarına dönebilmeleri için, ülkenin ve özellikle çatışma bölgelerindeki başta altyapı ve barınma ihtiyacı olmak üzere ekonomik durumunun iyileştirilmesi gerekmektedir. Kapsamlı bir yeniden inşa, yapılandırma ve kaybedilen ekonomik ve ticari kazanımlar süreci için, Suriye’nin 250 milyar dolar ile 400 milyar dolar arasında bir kaynağa ihtiyacı vardır [Barnes, 2019; Mroue, 2023].
Geri dönüş kararlarını etkileyen faktörler arasında vatan hasreti, arkada bıraktıkları yakınları, tanıdıklarına ulaşma çabaları, yerleşkelerinin yaşama uygunluğunu kontrol etme ve mevcut ekonomik imkânlar bulunmaktadır. Bu konuda, BMMYK’nin 13 Aralık 2024 tarihli Suriye’nin Durumu Bölgesel Flaş Gelişme raporunda, 12 Aralık itibarıyla Türkiye, Ürdün, Irak ve Lübnan’daki Suriyeli mültecilerin durumu ve geri dönüş dinamikleri hakkında çeşitli saha bilgilerinin aktarıldığı belirtilmektedir. Baas rejiminin çökmesinin büyük bir coşkuyla karşılandığı ve geri dönüşleri hızlandırdığına değinilmektedir. Bu sürecin henüz kitlesel boyuttan ziyade küçük gruplar halinde gerçekleşmekte olduğu bildirilmektedir. Bu ülkeler arasında, halihazırda en aktif geri dönüş sürecinin Lübnan’da gerçekleşmekte olduğu ve 8 Aralık 2024’ten bu yana birkaç gün içerisinde 10.000’e yakın Suriyelinin geri döndüğünü Lübnanlı yetkililerin bildirdiği ifade edilmektedir. Ürdün ve Irak’tan Suriye’ye dönen Suriyelilerin sayısında ise önemli bir artış yaşanmadığına dikkat çekilmektedir. Genel itibariyle çizilen profilde, daha çok erkeklerin geri dönerek ülkedeki mülklerinin durumunu kontrol etmek ve yaşam koşullarını araştırmak için önden gittiği, daha sonrasında bazılarının ailece geri dönmekte oldukları belirtilmektedir [Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, 2024]. Tüm bunlara, Avrupa’ya çoğu kaçak yollardan ulaşarak iltica başvurusunda bulunan 1,1 milyon Suriyelinin de eklenmesiyle, geri dönüş süreci nihai şeklini alacaktır.
Bu geri göç dalgasının kitlesel bir göç akınına dönüşmesinin önünde belli başlı belirsizlikler ve engeller de bulunmaktadır. Örneğin, yaklaşan kış mevsimi, yaşam alanlarının harap olmuş olması, altyapı sıkıntısı, iş bulabilme gibi ekonomik kaygılar ve yeni hükümetin oluşumu ile muhaliflerin ülkeyi yönetim şeklinin oturmasını bekleyip gözlemlemek istemeleri, bu engellerin başında gelen nedenlerdir [Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, 2024]. Bu nedenle, göç eğilimlerinin gerçek anlamda ne denli büyük bir ölçüde gerçekleşeceğini bizlere önümüzdeki yıl gösterecektir.
BMMYK ve diğer insani yardım kuruluşları, geri dönüşlerin güvenli, gönüllü ve onurlu bir şekilde gerçekleşmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Ancak, Suriye’nin mevcut durumunun, geri dönenler için yeterli barınma, sağlık ve eğitim hizmetlerini sağlayacak seviyede olmadığını ifade etmektedir. Özellikle, evlerini yeniden inşa etmek isteyen birçok Suriyeli, gerekli maddi imkânlardan yoksundur. Bu nedenle, uluslararası toplumun Suriyelilerin geri dönüş sürecine destek olması kritik bir öneme sahiptir [Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, 2024].
Suriye’nin yeniden inşası ve mültecilerin topluma entegrasyonu için ciddi bir mali yardım programına ihtiyaç vardır. Aynı zamanda, Suriye’de yeniden yapılanmanın sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmesi için uluslararası kuruluşların koordinasyonunda altyapı yatırımları yapılmalı, sağlık ve eğitim hizmetleri desteklenmelidir. Bu sürecin başarılı olabilmesi için, başta Avrupa Birliği (AB) ve bölgedeki güçlü ekonomilere sahip ülkeler olmak üzere tüm uluslararası aktörlerin bu sürece katkıda bulunması gerekmektedir. Böylece, Suriye’nin yeniden inşa edilmesi ve güvenli bir refah ortamının sağlanması, geri dönüşlerin hızının artmasına önemli kolaylıklar sağlayacaktır.
Tüm bu gelişmeler çerçevesinde, Suriyeli mültecileri barındıran ülkelerde yeni gündem maddeleri arasına şimdiden geri dönüş sürecinin değerlendirilmesi konusu girmektedir. Örneğin, Avusturya, Belçika, Almanya, Yunanistan, Finlandiya, İrlanda, İsveç ve Norveç, iltica başvurularını askıya almıştır. Fransa ise, yeni yönetimin başa gelmesinin ardından bir karar verebileceklerini belirtmektedir [Reuters, 2024]. 12 Aralık 2024’te gerçekleştirilen AB Adalet ve İçişleri Bakanları yuvarlak masa toplantısı sonrasında açıklama yapan Avrupa Komisyonu temsilcileri, çeşitli ülkelerin iltica başvurularını askıya almasının Suriyelilerin geri gönderileceği anlamına gelmediğini ve sürecin yakından takip edildiğini, güvenlik ortamının henüz oluşmadığını ve geri dönüşlerin gönüllülük esasına dayanacağını bildirmiştir.
Bu gelişmeler, bizlere Suriye’de yeni başlayan bu dönemde pek çok ülkenin süreci izleyerek pozisyon alacağını göstermektedir. Önümüzdeki süreçte, ana gündem maddeleri arasında geri dönüş süreçlerinin misafir ülkeler tarafından nasıl yönetileceği yer alacaktır.
Suriyelilerin zorunlu göç akınlarını 2016’dan beri takip eden biri olarak, 9 sene sonra bu sürecin nihayet olumlu bir aşamaya geçebilecek olduğunu belirtmek, bu yazıya ayrı bir değer katmaktadır. İnsanların kendi topraklarına, evlerine ve hatıralarına dönme umudu taşıması, sadece bireysel hayatlar için değil, aynı zamanda bir ulusun yeniden inşası için de önemli bir adımdır. Kendi kültürlerine ve toplumlarına tekrar bağlanma fırsatını bulmaları, savaşın derin izlerini silmek ve gelecek nesiller için umut dolu bir yaşam inşa etmek adına büyük bir adımdır.
Kaynakça:
Alptekin, Hüseyin (2024). Suriye’de rejim karşıtı muhalifler nasıl kazandı? Alınan yer: https://www.aa.com.tr/tr/analiz/suriyede-rejim-karsiti-muhalifler-nasil-kazandi/3423673. Erişim tarihi: 16.12.2024.
Altaş, Mümin, Beyaz, Fatih, Zafer, Kasım ve Nevin, Yıldız (2024). Cumhurbaşkanı Erdoğan: Suriye’de huzura ve güvenliğe giden yolun kapıları açılmıştır. Alınan yer: https://www.aa.com.tr/tr/gundem/cumhurbaskani-erdogan-suriyede-huzura-ve-guvenlige-giden-yolun-kapilari-acilmistir/3421322. Erişim tarihi: 17.12.2024.
Avrupa Komisyonu (2024). Avrupa sivil koruma ve insani yardım operasyonları. Alınan yer: https://civil-protection-humanitarian-aid.ec.europa.eu/what/humanitarian-aid/forced-displacement_en#:~:text=20%2F06%2F2024-,Facts%20%26%20figures,68.3%20million%20internally%20displaced%20persons. Erişim tarihi: 18.12.2024.
Barnes, Dacey, Julien (2019). Yeniden yapılanmanın jeopolitiği: Suriye’yi kim yeniden inşa edecek? Alınan yer: https://ecfr.eu/article/commentary_the_geopolitics_of_reconstruction_who_will_rebuild_syria/. Erişim tarihi: 16.12.2024.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (2024). Suriye’deki durum ve bölgesel mülteci yanıtları. Alınan yer: https://data2.unhcr.org/en/situations/syria. Erişim tarihi: 15.12.2024.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (2024). Bölgesel flaş gelişme, Suriye’deki durum. Alınan yer: https://reporting.unhcr.org/syria-situation-crisis-regional-flash-update-3. Erişim tarihi: 17.12.2024.
Ermumcu, Senem (2013). Sığınmacıların ve mültecilerin sosyal güvenlik hakkı. Alınan yer: https://arastirmax.com/tr/system/files/dergiler/34148/makaleler/4/2/arastirmax-siginmacilarin-multecilerin-sosyal-guvenlik-hakki.pdf. Erişim tarihi: 15.12.2024.
İçduygu, Ahmet ve Ayaşlı, Enes (2019). MiReKoc çalışma notları geri dönüş siyaseti: Suriyeli mültecilerin dönüş göçü ihtimali ve gelecek senaryoları. Alınan yer: https://mirekoc.ku.edu.tr/wp-content/uploads/2019/05/Mirekoc_Rapor_GeriDonusSiyaseti.pdf. Erişim tarihi: 16.12.2024.
Mevzuat.gov.tr (2013). Yabancılar ve uluslararası koruma kanunu. Alınan yer: https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.6458.pdf. Erişim tarihi: 16.12.2024.
Mroue, Bassem ve Chehayeb, Kareem (2023). Analiz: Suriye’nin yeniden inşa umutları, savaşın 13. yılına girmesiyle zayıflıyor. Alınan yer: https://apnews.com/article/syria-earthquake-assad-rapprochement-conflict-uprising-reconstruction-9de84b45246c8491be020de6b267ae54. Erişim tarihi: 17.12.2024.
Mülteciler Derneği (2024). Türkiye’deki Suriyeli sayısı ağustos 2024. Alınan yer: https://multeciler.org.tr/turkiyedeki-suriyeli-sayisi/. Erişim tarihi: 16.12.2024.
Reuters (2024). Avrupa ülkeleri Esad’ın devrilmesinin ardından Suriyelilerin sığınma başvurularını durdurdu. Alınan yer: https://www.reuters.com/world/european-countries-halt-syrian-asylum-applications-after-assads-fall-2024-12-10/. Erişim tarihi: 17.12.2024.
Not: Bu blogda ifade edilen görüşler yazarın kendi görüşleri olup Enstitü’nün yayın politikasını yansıtmamaktadır.