19 Aralık 2016 tarihinde, Rusya’nın Türkiye’deki Büyükelçisi Andrey Karlov’un Ankara’da uğradığı suikast sonucu yaşamını kaybetmesi, dünya genelinde büyük yankı yarattı. Bu acımasız terör saldırısı çeşitli ülkeler ve uluslararası kuruluşlar tarafından şiddetle kınandı. Bu bağlamda Çin’den gelen ilk resmi açıklama Çin’in Dışişleri Bakanlığı tarafından yapıldı. 20 Aralık 2016 tarihinde, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’a yapılan suikast nedeniyle Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile telefon görüşmesini yaparak, başsağlığı ve dayanışma mesajını iletti. Çin’in diplomata karşı yapılan bu tür barbarca terör saldırısını şiddetle kınadığını ifade eden Wang Yi, terörün her türlüsüne karşı olduklarını ve uluslararası toplumla beraber Rusya’nın terörizmle mücadele konusundaki tüm çabalarına destek vereceklerini ve terörizme karşı işbirliğinin güçlendirilmesi için istekli olduklarını belirtti.[1]
Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hua Chunying, 20 Aralık 2016 tarihinde düzenlediği olağan basın toplantısında, terörizmin uluslararası bir sorun olduğunu belirterek, terörle mücadele konusunda uluslararası işbirliğinin arttırılması çağrısında bulundu. Hua Chunying açıklamasında terörizmle mücadelede 1) BM’nin öncü rol oynamasını; 2) bölgesel temel sorunların çözülmesini; 3) uzun vadede siyasi, ekonomik, kültürel ve diplomatik araçlarla kapsamlı bir çözüm yolu bulunmasını teyit etti. Çin Çağdaş Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Terörle Mücadele Bölümü’nün direktörü Li Wei Rusya Büyükelçisine yapılan suikastın radikal dini anlayıştan kaynaklandığını öne sürerek, Suriye ve Irak’taki çeşitli terör örgütleri faaliyetlerinin genişlemesini ve terör anlayışına dayalı ideolojinin yayılmasını önlemek gerektiğinin altını çizdi. [2]
20 Aralık 2016 tarihinde Çin Halk Günlüğü gazetesinin yurtdışı resmi web sitesi olan Haiwainet sitesinde “Rusya Büyükelçisinin öldürülmesinin karmaşık bir arka planı var” başlığıyla bir yorum yayınladı. Yorumda, saldırıyı ilk olarak DAEŞ terör örgütünün üstlenmesine rağmen, bu suikastı DAEŞ ile ilişkili olarak değil, Türkiye-Rusya ilişkilerini bozmayı hedefleyen bir hareket olarak görülebileceği yazıldı. “Suikastı yapan saldırganın elini kaldırarak söyledikleri sözlerinden anlaşıldığı üzere, Suriye yönetiminin Rusya desteğiyle Halep’i almasına karşı düzenlenen bir terör saldırısı olarak da yorumlanabilir” ifadesi kullanıldı. Yorumun devamında, uçak krizinden dolayı gerileyen Türkiye-Rusya ilişkilerinin 8 aylık bir aradan sonra tekrar düzelmesi ve daha sonra Suriye konusunda Türkiye ile Rusya’nın anlaşmaya varması, Batı ülkelerini tedirgin ettiğinin altı çizildi ve söz konusu saldırının arka planında Suriye sorununun olduğuna işaret edildi. Aynı zamanda suikastın Suriye’deki durumu değerlendirmek için Türkiye, Rusya ve İran Dışişleri Bakanlarının Moskova’da toplanmalarından sadece bir gün önce yapılması boşuna değil ifadesi kullanıldı. Nitekim ABD Başkanı Donald Trump’ın suikasta ilişkin yayımladığı taziye mesajına dikkat çekerek, taziye masajı Trump’ın Suriye sorununu Rusya ile birlikte çözmek istediğinin bir göstergesi olarak değerlendirildi. Eğer ABD Ortadoğu’da “terörle mücadele” için gerçekten Rusya ile işbirliği yaparsa, ABD ve Rusya’nın kendi çıkarları ekseninde bölgeyi yeniden nasıl şekillendirebileceği büyük bir sorun olabileceği ifade edildi. Yorumun sonunda terörü ortaya çıkaran şartları ortadan kaldırmadıkça, birden fazla ülke bir araya gelerek DAEŞ terör örgütünü yok etse bile, Suriye’de her an krize dönüşebilecek diğer terör sorunlarının ortaya çıkabileceğini vurgulandı. [3]
21 Aralık 2016 tarihinde “Rusya’nın Türkiye Büyükelçisinin öldürülmesi: komplonun arkasından o çıktı” başlığıyla bir yorum yayınlayan Çin’in Sohu sitesi, suikastın arkasında kimin olduğuna işaret etti. Yorumda, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Rusya Büyükelçisine yapılan suikastının arkasında Fethullah Gülen Terör Örgütü’nün (FETÖ) olduğunu söylediği ifade edilerek, terörist Mevlüt Mert Altıntaş’ın eski çevik kuvvet polisi olduğu ve 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye’de kanlı darbe girişiminde bulunan FETÖ ile bağlantılı olduğunun altı çizildi. Yorumun devamında, Türkiye’de birçok okul ve üniversite, basın-yayın kuruluşları, banka ve ticaret örgütlerine sahip olan FETÖ’nün “paralel devlet yapılanması” denilebilecek farklı türden bir örgüt olduğunun yanı sıra, ABD, Rusya, Afganistan, Orta Asya ve Afrika ülkelerinde de Fethullah Gülen’in teşvikleri ile açılan okul ve üniversitelerin bulunduğu vurgulandı. Yorumun sonunda FETÖ’nün lideri Fethullah Gülen’in 1999 yılından itibaren ABD’de yaşadığı ve Türkiye’nin Gülen’in iadesini resmen talep etmesine rağmen ABD’nin ise iade etmediğini öne sürülerek, bunun da arkasında ABD’nin çıkabileceği dile getirildi. [4]
Çin’in Lanhaixing Stratejik Araştırma Merkezi’nin uzmanı Yi Xinlei, saldırganın Suriyeli silahlı muhalifleri destekleyen Sünni Radikal İslamcı olduğunu dile getirdi. Yi Xinlei’ye göre, saldırganın hareketi Esad rejiminin Rusya desteğiyle Halep’i almasına karşı düzenlenen misillemedir. Çünkü Suriye’deki silahlı muhaliflerin çoğunluğunu oluşturan Sünniler, Esad rejimini destekleyen Şiileri düşman olarak görmektedirler. Diğer taraftan, Halep’teki durumun Suriye’deki silahlı muhalifler açısından olumsuz bir yöne evirilmesi, onların şiddetle karşı çıkmasına neden oldu. Nitekim son aylardaki Türkiye-Rusya ilişkilerinin gelişimi Suriye’deki durumu daha belirleyici bir faktör haline getirdi. Suriye’deki silahlı muhalifler böyle olmasını istememektedirler. Yi Xinlei Türkiye’deki Rusya Büyükelçisine yapılan suikastın olası etkilerini şöyle özetledi: 1) Rusya’daki milli duyguları tahrik edebilecek ve Rusya’nın Suriye’deki radikal yanlısı örgütlerle mücadelesini güçlendirmesine neden olacak; 2) Türkiye-Rusya ilişkileri gelişebilir ve radikal örgütlerle savaşmayı hedefleyen Rusya, Türkiye ve İran arasında “Üçlü İttifak” ekseninin oluşmasına yol açabilir; 3) Türkiye’nin siyasi hayatında siyasal farklılaşma ve siyasi rekabetin belli bir düzeye artmasına neden olabilir; 4) Suriye iç savaşı ve Halep’in durumunu gündeme taşıyabilir. [5]
20 Aralık 2016 tarihinde Shanghai Yabancı Diller Üniversitesi Ortadoğu Araştırma Enstitüsü birkaç Çinli uzmanların Türkiye’deki Rus Büyükelçisine yapılan suikasta ilgili röportajlarını yayınladı. Shanghai Yabancı Diller Üniversitesi Ortadoğu Araştırma Enstitüsü’nün uzmanı Cun Degang suikast olayının Türkiye-Rusya ilişkilerini olumsuz yönde etkilemeyeceğini ve aksine Türkiye-Rusya ilişkilerinin daha fazla pekişmesine yansıyarak, özellikle terörle mücadelede konusundaki ikili işbirliğinin artmasına neden olacağını dile getirdi. Çünkü Ukrayna krizi ile başlayan gerginlikle Batı’nın ekonomik yaptırımlarıyla karşı karşıya kalan Rusya’nın, Suriye konusunda Türkiye’ye daha fazla ihtiyaç duyacağını belirtti. Cun Degang röportajında “Çin açısından bakıldığında, Çin bu suikastı kınıyor ve açık bir uluslararası hukuk ihlali olarak bakıyor. Dolaysıyla Çin ve Rusya ya da Çin ve Türkiye daha fazla işbirliği yapmalı, çünkü üç devlet terör saldırılarından fazlasıyla zarar görmektedirler. Kaynağı ne olursa olsun, bu suikast bir terör saldırısıdır. Bu noktada, Çin-Rusya-Türkiye arasındaki işbirliği daha da güçlendirilmeli, özellikle terörizm ile mücadele alanındaki bilgi paylaşımı ve işbirliği arttırılmalıdır. Bu konuda Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) önemli bir rol oynayabilir” ifadelerini kullandı. Huanan Teknoloji Üniversitesi Kamu Politikaları Enstitüsü terörle mücadele araştırmacısı Li Mingbo, NATO üyesi olan Türkiye ile ABD arasındaki jeopolitik anlaşmazlığın son bir yıl içerisinde giderek belirginleştiğini, buna karşılık Türkiye-Rusya ilişkilerinin tekrar geliştiğini belirterek, Rusya Büyükelçisine yapılan suikastın mevcut durumu değiştiremeyeceğini söyledi. İsmini söylemeyen bir Çinli uzman, suikastın arkasındaki güçler kim olursa olsun, bu saldırıyla bir savaşa neden olamayacağını vurguladı. Onun fikrine göre, Suriye sorununa taraf olan aktörlerin, özellikle ABD başta olmak üzere Batı ülkelerinin askeri güçleri Rusya ile kıyaslandığında daha üstün konumda değildir. Aynı zamanda Rusya’nı mevcut ekonomik durumu, ülkesinin açık bir savaşa girmesine imkân vermeyecektir. Çin’in askeri konularda uzman araştırmacısı Gao Yan, Türkiye ve Rusya ordusunu kıyaslayarak, Türk Hava Kuvvetleri’nin 4 adet E-737 uçağı, 232 adet F-16 savaş uçağı ve 200 adet F-4E savaş uçağına ve Türk Kara Kuvvetleri’nin 3 bin adetten fazla tanka sahip olduğunu söyledi. Ayrıca eğer Türkiye Karadeniz ve Akdeniz suyolunu kapatırsa, Rusya için büyük zarar getireceğini öne süren Çinli uzman, Türkiye ve Rusya arasında bir krizin olmayacağı tahminini yürüttü. [6]
Çin basınında Türkiye’deki Rusya Büyükelçisine yapılan suikastın olası siyasi etkilerinin yanı sıra, suikast olayının döviz kurları üzerindeki etkisi de bahsedildi. 22 Aralık 2016 tarihinde, Çin’in en büyük finans kuruluşlarından biri olan Lantouzi sitesinde yayınlanan haberde, Ankara’da Rus Büyükelçisine yapılan suikasttan sonra Türk Lirasının %0.5 değer kaybederek dolar karşısında 3.5245 ile düşük bir seviyeye gerilediği ve Rus Rublesinin ise %0.3 değer kazanarak dolar karşısında 61.8795 olduğunu yazdı. [7]
Özet olarak, Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un uğradığı suikastı Çin tarafı şiddetle kınadı. Söz konusu suikastla ilgili Çin yetkililerinin açıklamaları ve uzmanlarının yaptığı yorumları açısından bakıldığında, Çin özellikle Rus Büyükelçiye suikastı ve sonrasındaki gelişmeleri genelde Suriye sorununu ve soruna taraf olan aktörleri yakından takip ettiği söylenebilir. Bu doğrultuda Pekin yönetiminin Ankara ve Moskova’nın gelişen ilişkilerinin tekrar bozulmasını istemeyeceği tahmin edilebilir. Çünkü Türkiye-Rusya ilişkileri İpek Yolu entegrasyonu doğrudan etkileyebilir. Afro-Avrasya açısından önemli geçiş güzergâhları üzerinde bulunan Türkiye ise, Çin’in Tek Kuşak Tek Yol stratejisi açısından da çok önemlidir. Bu yüzden son yıllarda Türkiye-Çin ilişkilerinde önemli adımlar atıldı. Çin Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) çerçevesinde örgütün diyalog ortağı olarak Türkiye ile ilişkilerine büyük önem vermektedir. Örneğin, Çin Dışişleri Bakanlığı tarafından Türkiye’nin ŞİÖ’ne üyelik başvurusu için görüşmeler yapma konusunda istekli olduklarına yönelik bir açıklama da yapılmıştı. Aynı zamanda Çin, Ukrayna krizinden sonra giderek gelişen Rusya-Çin ilişkileri bünyesinde Suriye sorunu üzerinde Rusya ile her zaman aynı tutum içinde bulunmaktadır. Rusya Büyükelçisine yapılan suikasttan sonra, Pekin yönetiminin Çin-Rusya-Türkiye arasındaki işbirliği, özellikle terörizmle mücadele konusundaki işbirliğini arttırılmaya çalışacağı söylenebilir. Bu doğrultuda Çin’in Suriye Özel Temsilcisi Xie Xiaoyan’ın 11 Ocak 2017 tarihinde Türkiye’ye ve 13 Ocak 2017 tarihinde Rusya’ya ziyaretin temel gündemini oluşturmuştur. [8] [9]
Kaynaklar:
Not: Bu blogda ifade edilen görüşler yazarın kendi görüşleri olup Enstitü’nün yayın politikasını yansıtmamaktadır.
Ömirbek Hanayi Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Avrasya Araştırma Enstitüsü’nde araştırmacı olarak görev yapmaktadır. 2009 yılında Çin’in Minzu Üniversitesi Kazak dili ve edebiyatı Fakültesini tamamlamıştır. 2008-2009 yılları arası Justus Liebig Giessen Üniversitesin’in Türkoloji Bölümüne değişim öğrencisi olarak katılmıştır. 2010 yılında Justus Liebig Giessen Üniversitesin’in Türkoloji Bölümüne giren Ömirbek Hanayi 2010-2012 yılları arası “Kasachisch im postsowjetischen Kasachstan” adlı proje üzerinde çalışmıştır.