Work in Progress
ÖZET
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağıldıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti devleti tarihi ve manevi ortak kültüre sahip olan Orta Asya Cumhuriyetleri ile bu bölgede meydana gelen bağımsızlığını kazanmış olan Türk Cumhuriyetleriyle ilişkilerini geliştirmeye fırsat kazanmıştır. Türk Cumhuriyetleri’nin yükselen yıldızı Orta Asya’nın Avrupası olarak bilinen Kazakistan Cumhuriyeti ile ilişkileri geliştirmek iş birliği potansiyelini yükseltmek önem arz etmektedir. Kazakistan ile Türkiye’nin ilişkileri günümüzde önemli bir niteliğe sahiptir. Kazakistan ve Türkiye’nin ikili ilişki politikalarının incelenmesi ve değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.
Anahtar kelimeler: Türkiye, Kazakistan, İkili İlişkiler, Orta Asya
ABSTRACT
After the dissolution of the Union of Soviet Socialist Republics, the state of the Republic of Turkey gained the opportunity to develop its relations with the Central Asian republics, which have a historical and spiritual common culture, and the Turkish Republics, which have gained independence in this region. It is important to develop relations with the Republic of Kazakhstan, known as the Europe of Central Asia, the rising star of the Turkish republics, to increase the potential for cooperation. Kazakhstan and Turkey’s relations today have an important quality. It is aimed to examine and evaluate the bilateral relations policies of Kazakhstan and Turkey.
Key words: Turkey, Kazakhstan, Bilateral Relations, Middle Asia
Giriş
Türk Cumhuriyetleri Anadolu ve günümüzde Orta Asya olarak bilinen lakin Türkistan coğrafyası olarakta anılan Türk Devletlerinin var olduğu bir topluluktur. Türk Cumhuriyetleri, Türkiye Azerbaycan Kazakistan Kırgızistan Özbekistan Türkmenistan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve 13 Özerk bölgeden oluşmaktadır.[1]
Türkiye Cumhuriyeti var olduğu günden bu yana Sovyetlerden bağımsızlığını kazanmış olan Türk Cumhuriyetleri ile siyasi kültürel ve ekonomik ilişkiler kurmak için adımlar atmıştır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti’nin atmış olduğu bu adımlar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler birliğinden bağımsızlığını yeni kazanmış olan Türk Cumhuriyetleri ile ve uluslararası arenanın etkisi sebebiyle siyasi kültürel ve ekonomik ilişkiler alanlarında sınırlı kalınmıştır. Bu dönemde kültür ve eğitim alanlarındaki çalışmalar resmi kuruluşlar dışında vakıflar ve enstitüler aracılığıyla gerçekleşmiştir. Bu enstitünün başında en önemli kurumlardan biri olarak Yunus Emre enstitüsü gelmektedir. Dünyanın birçok yerinde faaliyet gösteren enstitümüz Orta Asyada faaliyetlerini Anadolu Türkçesi öğretmeye çalışmaktadır. Ve ayrıca Türkiye ile Türk Cumhuriyetleri arasında kültürel ilişkiler kurmadada önemli görevler üstlenmektedir.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Türkiye’de diğer Türk Cumhuriyetlerinin yanı sıra Kazak tarihi ve kültürü hakkında gerek resmi kurum ve kuruluşlar gerekse enstitüler ve yayınevleri telif ve çeviri yoluyla çok yoğun bir yayın patlaması gerçekleştirmişlerdir.
Sovyetlerin dağılmasından sonra akademik alanda yapılan çalışmalar hızlanmıştır. Ayrıca iki ülke arasında yapılan kurum ve antlaşmalar neticesinde iki ülke arasındaki öğrenci değişimleri iki Türk topluluğu arasında ki kültürel etkileşimin gelişmesine katkı sağlamıştır.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin dağılmasından sonra Türkiye 1990 yılında Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlığını tanıyan ilk ülkelerden biri olmuştur. Bu ülkelerle olan ilişkilerinide geliştirmeye ve ilerletmeye yönelik girişimlerini arttırmıştır.
KAZAKİSTAN TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
16 Aralık 1991’de Türkiye diğer Türk Cumhuriyetleri gibi Kazakistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkelerden olmuştur. 2 Mart 1992 yılında da iki devlet arasında diplomatik ilişki kurulmuştur. Ve iki devlet arasında karşılıklı olarak elçilikler açılmıştır. Yaşanan bu gelişmeler sonucunda Kazakistan Türkiye ilişkileri artarak devam etmiştir. İki ülke arasında ticari, siyasi, ekonomik, kültürel ve eğitim alanlarında birçok anlaşma imzalanmıştır. Bu bağlamda 2009 yılında imzalanan Stratejik Ortaklık Anlaşması, ilişkileri üst seviyeye çıkarması bağlamında çok önemli bir adım olmuştur. Türkiye ve Kazakistan iş birliğinin gelişmesinde, iki ülkenin ortak tarihe, kültüre, dine ve etnik yapıya sahip olmalarının büyük payı vardır.
Kazakistan ve Türkiye arasındaki diplomatik görüşmelerde yaşanan önemli bir durum ise Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanı Turgut Özal ve Kazakistan Cumhuriyeti cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev arasında gerçekleşen görüşmelerdir.
16-18 ekim 1994’te Kazakistan Devlet başkanı Nursultan Nazarbayev Türkiye’ye kısa süreli ziyaret gerçekleştirdi. Nazarbayev’in gerçekleştirdiği bu ziyaret esnasında ikili ilişkiler üzerine konuşuldu ve Kazak yatırımcıların durumları ele alındı.
Bu toplantıda Nursultan Nazarbayev Kazakistan’ın Türkiye ile olan ilişkilerinin ekonomimize gelişmesine önemli bir katkı olduğunu belirtti. İki ülkenin dış ekonomik politikasına ilişkin görüşlerini paylaştılar. Kazakistan’a doğrudan Türk yatırımlarının çekilmesi konuları tartışıldı. Ve iki liderler arasında gerekli antlaşmalar imzalandı. Genel olarak, iki ülke arasındaki ilişkiler gelişmektedir. Çünkü dilin yakınlığı, halkların kökeni bu durumları mecburen beraberinde getirmektedir.
İki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler temel olarak, Ekonomik ve Teknik İş birliği, Yatırımların Karşılıklı Teşvik ve Korunması ve Gelir Üzerinden Alınan Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmalarına dayanmaktadır. Ayrıca özel sektörler arasındaki ilişkileri düzenleyen Türk Kazak İş Konseyi 1992 yılında kurulmuş ve iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerde önemli bir unsur olmuştur. Kazakistan’a ilk ihracatımız ve ilk ithalatamız 1992 yılında başlamıştır. Günümüzde, gelişen ikili ilişkilerin yoğunluğu ve ayrıca son yıllarda Kazakistan ekonomisinde artan büyüme göz önünde bulundurularak, iki ülke arasındaki ticaret hacminin 10 milyar dolara yükseltilmesi hedef olarak belirlenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, yeni kurulan birçok devletin güçlenmesi ve bölge devletlerle ilişkilerin geliştirilmesi için ekonomik, sosyal ve kültürel yardımlar yaparak yumuşak gücünü artırmak istemiştir. Bu bağlamda bölgede yapılacak faaliyetleri ve dış politika önceliklerini uygulayacak, koordine edecek bir organizasyon ihtiyacı doğmuş ve bu doğrultuda Türk İş birliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı yılında kurulmuştur.[2] Dışişleri Bakanlığının belirlediği dış politika ile uyumlu olarak TİKA’nın amacının Türk cumhuriyetlerinin kendi sosyal yapısını üretmesi, kendi kimliğini sağlıklı bir şekilde inşa etmesi, kültürel ve siyasi hakların gelişmesi, teknik alt yapı konusunda eksiklerin giderilmesi olarak özetleyebiliriz. TİKA’nın faaliyetleri kapsamında Kazakistan’a da birtakım yardımlar yapılmıştır ve Kazakistan’a yapılan harcamaların maliyeti yaklaşık 57 milyon doları bulmuştur.
Kazakistan Cumhuriyeti’de Türkiye hükümeti tarafından atılan bu olumlu adımlardan dolayı geri durmamakta olup Kazakistan’da işbirliklerimizin hızlanması gerektiğine birçok alanda daha antlaşmalara varması gerekildiğini belirtmektedir. Ancak Kazakistan’ın üzerinde durmuş olduğu bir mesele vardır ki oda ‘’panturkizm’’ akımının yeniden canlanlanmasının doğru olmadığını belirtmektedir. Pantürkizm alakası konuşan dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel Kazakistan ile olan ilişkilerinde pantürkizm[3] yaratmak istemediklerini Kazakistan Cumhuriyeti ile olan ortak dil ortak tarih milli manevi değerleri korumak olduğunu ve bu değerleri ilerletmek istediklerini dile getirdi.
Türkiye ile Kazakistan’ın Asya bölgesel süreçlerine derinlemesine girmesini ve Türk uygarlığının çoğunun Orta Asya Devletleri tarafından yeniden canlandırılmasını kolaylaştırdı. Türkiye, Kazakistan ve diğer Türkçe konuşulan ülkeler arasındaki yakın ilişkilerin geliştirilmesi bölgedeki güç ilişkileri üzerinde önemli bir etkiye sahipti. Bütün bunlar ve diğer bazı faktörler, Kazakistan’ın tarihsel kökenleri, Türk ilişkilerinin temel yönlerini araştırdığı zaman geleceğin yönlerinin belirlenmesinin özel bir durumunu göstermiştir.
Kazakistan hükümeti ve Ankara hükümeti ikili ilişkiler konusunda hiçbir zaman kültürel ve ekonomik ilişkiler konusundaki politikalardan vazgeçmemiştir. Bunun neticelerindede zengin hammadde arayışları ve ekonomik faaliyetleri yürütmek için Türk iş dünyasına gelişmiş altyapılar sunmuş ve Türk iş dünyasının çalışmalarından etkilenmiştir. Kazakistan’ın Avrasya’nın merkezindeki jeostratejik konumu ve Nur-Sultan’ın Çin Kuşak ve Yol Girişimi’nin uygulanması çerçevesinde Trans-Avrasya ulaşım koridorlarının geliştirilmesine aktif katılımı da Ankara’da aktif bir ilgi uyandırıyor.
Bu bağlamda, Ankara için ikili işbirliğinin ekonomik gündeminin geliştirilmesinde önemli bir konu, Azerbaycan ve Hazar Denizi üzerinden Kazakistan ile ulaştırma ve lojistik iletişiminin güçlendirilmesidir.
Kazakistan Tokayev Yönetimi
Kazakistan‘ın Aralık 1991’de bağımsızlığını ilan etmesiyle göreve gelen ve 28 yıl bu görevde kalan kurucu lider Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev , 19 Mart 2019’da Kazakistan halkına hitaben yaptığı konuşmayla, devlet başkanlığı görevinden istifa ettiğini açıklamıştı. Bunun ardından Kazakistan halkı 9 Haziran 2019’da sandık başına gitmiş ve 11 Haziran 2019’da yapılan resmî açıklama itibarıyla Kasım Cömert Tokayev yeni cumhurbaşkanı seçilmişti. Kasım Cömert Tokayev, Nazarbayev’in yerel, bölgesel ve küresel ölçekte izlediği denge stratejisiyle beraber ulusal ve uluslararası politikada ilişkilere ve işbirliklerine ivme kazandırma stratejisiyle ilerliyor. Tokayev üst düzey idari görevlerde edinmiş olduğu tecrübelerle Rusya Çin ABD Türkiye ve Avrupa’yı iyi tanıyan seçkin bir diplomattır. Tokayev üst düzey tecrübesiyle de ülkesini dengeli ve istikrarlı bir şekilde ileri seviyeye taşıyacak bir cumhurbaşkanı olarak görevini sürdürtmektedir.
Siyasi ilerlemeler Tokayev için büyük önem taşımaktadır. Tokayev’e göre demokrasi ve adalet devletin öncelikleri arasında olmalıdır. Bu kapsamda Tokayev önemli adımlar atmıştır.
Tokayev ‘Duyan Devlet ve Duyarlı Devlet’’ anlayışını ortaya koyan bir siyasi liderdir.
Devletin tüm mercilerinin vatandaşların taleplerini duyması ve ivedilikle cevap vermesi gerektiğine odaklanıyor. Buna göre, tüm devlet kurum ve kuruluşlarının, kamu çalışanlarının bu yeni anlayış çerçevesinde çalışması gerekiyor. Bu bağlamda Tokayev Haziran 2019’da cumhurbaşkanı seçildikten sonra ilan ettiği iki büyük projeyi hayata geçirdi. Bunlardan ilki, kuruluş amacı devlet ile toplum arasındaki etkileşimi güçlendirmek, ulusal birlik ve toplumsal istikrarı pekiştirmek olan Ulusal-Toplumsal Güven Konseyinin kurulması oldu.
Tokayev iktidarların halkların taleplerini yerine getirmesi gerektiği düşüncesindedir. Ve konseye başlıca görevleri yerine getirilme talebi vermiştir. Ulusal strateji ve programlar ile yasa tasarılarını kamuoyu adına incelemek, önemli stratejik gelişmeler hakkında kamuoyu ve sivil toplum kuruluşlarının düşüncelerini dikkate almak ve bunların yanı sıra kamuoyu, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ile devlet organları arasındaki yapıcı diyaloğu sağlamak yer alıyor.
Cumhurbaşkanı Tokayev’in almış olduğu kararlar ve yapmış olduğu yenilikler şimdiye kadar Kazak toplumuna güven vermiştir. Bu kapsamda hesap verebilirlik ve şeffaflık çerçevesinde, bütçe fonlarının etkin ve rasyonel kullanımını artıracak adımlar atılması, ülkenin dış borç tutarı hakkında yayılan yalan haberlerin toplumda yanlış anlamalara sebebiyet vermemesi, spekülasyonların önüne geçilmesi için tespitler yapılarak, Ulusal Ekonomi Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı tarafından dış borçlara ait tek kayıt hazırlanıp sunulmasının yanı sıra sosyal politika alanında aileleri sevindirici kararlar alındı. Düşük gelirli ailelerin çocuklarına sosyal yardım paketi hazırlanması, dörtten fazla çocuğu olan ailelere verilen devlet yardımı aylığının 110 dolardan 200 dolara çıkarılması, okul öncesi çocuklara gıda ve temel ihtiyaç maddeleri sağlanması, öğrencilerin okula gidiş-dönüş yol masrafları, okul kıyafetleri gibi ihtiyaçların ücretsiz karşılanması gibi maddeler söz konusu konseyde kabul edildi.
Tokayev döneminde Türkiye-Kazakistan ilişkileri
Tokayev, Kazakistan’ın özellikle Türkiye ile olan güçlü ilişkisine büyük önem atfediyor, karşılıklı üst düzey ziyaretlerden ve istişare mekanizmalarının pozitif etkisinden memnuniyet duyarak birlik ve beraber hususundaki hassasiyetini her zaman dile getiriyor. Cumhurbaşkanı Tokayev ile Kazakistan, uluslararası camianın sorumlu ve saygın üyesi olarak çalışmalarını sürdürüyor ve Orta Asya’da bölgesinde ve küreselde öncü roller üstlenmeye devam ediyor.
TÜRKİYE KAZAKİSTAN İLİŞKİLERİNİN JEOPOLİTİK BOYUTU
Türkiye’nin bulunduğu jeopolitik ortam ve Kazakistan’ın bulunduğu jeopolitik ortam doğal olarak ikili ilişkileri şekillendiren önemli etkenlerden biridir. Bu bağlamda Türkiye, Avrupa Batı Dünyası ile sınırdaştır. Kazakistan ise kuzey ve doğu sınırları nedeniyle Türk Dünyası’nın Rusya ve Çin sınırını oluşturmaktadır. Bu bağlamda Kazakistan’ın güney ve güney batı sınırları ile Türkiye’nin doğu sınırları, Türk Dünyası’nın derinliklerine açılmaktadır. Böylece Türk Dünyası coğrafyası, iki ülke açısından da güvenli bir arka cephe olarak algılanmaktadır.
Türkiye’nin Batı Dünyası ile sorun yaşaması da onu Avrasya’ya doğru itmektedir. Bu jeopolitik boyut bağlamında Ankara’nın ilgisini Rusya, Çin ve Orta Asya devletlerinin kurduğu Şanghay İşbirliği Örgütü çekmektedir. Türkiye’nin dış politika önceliğini batıdan doğuya çevirmesi, Türk Dünyası’nın güçleneceği şeklinde yorumlanabilir.
Türk Dünyası, Türkiye’nin dünyadaki jeopolitik önemini arttırmaktadır. Kazakistan’ın jeopolitik konumuna bakıldığında, kuzeyde Rusya’nın ve doğuda da Çin’in ülke güvenliğini tehdit ettiği görülmektedir. Ancak Kazak yetkililer her ne kadar açık olarak ifade etmeseler de jeopolitik açıdan Kazakistan’ın tehdit mahiyetinde algıladığı başlıca ülke Çin’dir. Nur-Sultan bu tehdidi, Rusya ile dengelemeye çalışmaktadır. Bu bağlamda Kazakistan’ın üye olduğu Moskova merkezli KGAÖ[4]olası bir tehdidi etkisiz hale getirmektedir. Ancak Kazakistan, Rusya’ya koşulsuz bir şekilde bağımlı olmayı da istememektedir. Bundan dolayı Nur-Sultan, diğer bölgesel aktörlerle işbirliği geliştirerek Rusya’yı dengelemeye çalışmaktadır. Bu bağlamda NATO[5] üyesi olan Türkiye, önemli bir seçenek olarak değerlendirilmektedir.
Görüldüğü gibi Kazak dış politikası açısından Türkiye, jeopolitik anlamda dengeleyici bir unsur olarak değerlendirilmektedir. Bu durum aynı şekilde Türkiye için de geçerlidir. Bu karşılıklı gereksinim iki ülke arasındaki stratejik ortaklığın jeopolitik boyutunu oluşturmaktadır. Bu bağlamda Türkiye’nin ŞİÖ üyeliği Kazakistan tarafından desteklenmektedir. Çünkü Türkiye’nin tam üyeliği, Hindistan ve Pakistan’ın tam üyelikleriyle tekel durumları zayıflayan Rusya ve Çin’in baskılarını daha da azaltacaktır. Güvenlik konusu bağlamında Kazakistan ve Orta Asya devletleri için güneyden gelen tehdit Afganistan’dan kaynaklanmaktadır. Bu tehdide karşı bölge devletleri Rusya’nın güvenlik şemsiyesine güvenmekle birlikte, aynı zamanda ŞİÖ de belirli bir güvenlik çemberi oluşturmaktadır. Bu bağlamda ŞİÖ Terörle Mücadele Taşkent Merkezi önemlidir. Ancak terörizm konusu somut bir tehdit olmayıp Orta Asya halklarının arasında da görülebilen soyut bir tehdittir. Dolayısıyla askeri güç ve askeri teknoloji bu tehditle savaşta beklenilen sonucu vermektedir. Böylelikle bu hususta İslam’ın daha barışçıl yorumuna ihtiyaç duyulmaktadır. Bu konudaysa İslam Dünyası’nda Türkiye’nin sahip olduğu tecrübenin yararlı olduğu düşünülmektedir. Buna ek olarak Türkiye ile Orta Asya Müslümanlarının Hanefi-Maturidi-Yesevi çizgisindeki hoşgörülü İslami yorumu paylaştığı düşünüldüğünde, Ankara’nın terörizmle mücadelede kritik bir rol üstlenebileceği anlaşılmaktadır.
Türkiye Kazakistan ilişkilerinin jeokültürel boyutunda belirtildiği gibi, İslamiyet’in jeopolitik anlamda da önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Küresel jeopolitik bağlamında Türk Dünyası’nın Rusya Çin ABD üçgeninin ortasında yer aldığı herkes tarafından bilinmektedir. Bu bağlamda Türkiye-Kazakistan ilişkilerinin güçlenmesi, Türk Dünyası’nın uluslararası politikada özne olarak ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Burada Türk İslam Dünyası’nı bir bütün olarak düşünürsek, büyük güçlerin İslam Dünyası üzerindeki jeopolitik rekabetinin aslında bölgedeki güç boşluğundan kaynaklandığını iddia edebiliriz. Bu noktadan hareketle, İslam Dünyası’nın bu duruma nasıl düştüğü incelendiğinde, son bin yılda İslamiyet’in bayraktarlığını yapan Türklerin zayıflamasının ve Avrupalı devletlerin bu bölgede cirit atmaya başlamasının etkili olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Türklerin yeniden toparlanması, İslam Dünyası’nın da yeniden canlanmasının ön koşuludur. Türk Dünyası, her iki ülkenin de jeopolitik açılım alanı mahiyetinde karşımıza çıkmaktadır. Büyük güçlerin baskısı, Türkiye ve Kazakistan’ı işbirliğine zorlamaktadır. İkili ilişkilerin stratejik ortaklığı noktasındaki jeopolitik boyut, bahsedilen rekabet ortamını hazırlamaktadır. Dolayısıyla Türkiye, Türk Dünyası ülkeleriyle işbirliğini derinleştirdikçe, Batı ve Rusya karşısında daha güçlü hale gelecektir. Aynı şekilde Kazakistan’ın da dış politikada Türk Dünyası boyutuna ağırlık vermesi, Rusya ve Çin’in karşısında daha önemli bir aktör haline gelmesini sağlayabilir. Büyük güçlerin ortasındaki kritik konumundan ötürü ne Rusya ne Çin ne de İran, Türk Dünyası’nın önemli bir güç merkezi olmasına izin vermek istemeyecektir. Ayrıca Türk Dünyası’nın güçlenmeye başladığı durumda, büyük güçlerden her biri bunu kendi çıkarları doğrultusunda rakiplerine karşı kullanmaya çalışacaktır. Örneğin ABD; Rusya ve Çin’e ve hatta İran’a karşı, Türk Dünyası faktörünü kullanmayı deneyebilir. Bu nedenle Türkiye ve Kazakistan’ın dış politikada büyük güçler arasındaki dengelere dikkat etmesi gerekmektedir. Bu bağlamda Nursultan Nazarbayev’in geliştirdiği “Avrasyacılık” ve “çok yönlü dış politika” kavramları araç olarak kullanılabilir. Neticede Türkiye ve Kazakistan, işbirliği süreçlerini derinleştirecek adımlar atmalıdır. Örneğin 2015 yılının Kasım ayındaki “Uçak Krizi” sonrasında Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkileri bozulması, bütün Türk Dünyası’nı etkilemiştir. Benzer bir şekilde Türkiye-Çin ilişkilerinin bozulması da ister istemez Kazakistan’ın konumunun Pekin nezdinde zayıflamasına sebep olacaktır. Bu çerçevede Türk Dünyası’nın ABD, Rusya ve Çin arasında yürüteceği denge politikasına dikkat etmesi gerekmektedir.
KAZAKİSTAN-TÜRKİYE EKONOMİK GELİŞİMLER
Türkiye’nin yaklaşık 4 katı büyüklüğünde ve dünyanın en büyük yüzolçümüne sahip 9’uncu ülkesi olan Kazakistan doğal kaynak açısından çok zengindir. Bu faktör ekonomide belirleyici rol oynamaktadır. Türkiye ile Kazakistan arasında Kazakistan’ın bağımsızlık kazandığı tarihten itibaren yakın ilişkiler kurulmuştur. Türkiye, diğer Türk cumhuriyetlerinin yanı sıra, Kazakistan’ı da ilk tanıyan ve büyükelçilik açan ülkedir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu adımını Türk işadamları başarıyla sürdürmüş ve Kazakistan, Orta Asya’da Türk özel sektörünün gerek dış ticaret gerekse de yatırımlar açısından en büyük iş hacmine sahip olduğu ülke konumuna gelmiştir. Ülkelerimiz arasında ticari ve ekonomik işbirliğinin hukuki zeminini oluşturan temel anlaşma ve protokoller geçtiğimiz yıllarda imzalanarak yürürlüğe girmiştir.
Türkiye ile Kazakistan arasındaki ekonomik ilişkilerin başlangıcı 1992 yılına dayanmaktadır. 1992 yılında karşılıklı ticaretimiz 30 milyon dolardı. Bu rakam sonraki yıllarda gelişme kaydederek 2005 yılında 1 milyar dolar sınırını aşmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan verilere göre ülkelerimiz arasındaki karşılıklı ticaret hacmi 2012 yılında 3 milyar 126 milyon dolara kadar yükselmiştir. Sonraki yıllarda bu rakamın azalmaya başladığı ve 2016 yılında 1.7 milyar dolara indiği görülmektedir. 2017 yılında ise ikili ticaretimiz yeniden 2 milyar doların üzerine çıktığı görülmektedir.
Kazakistan ile Türkiye arasında ki ticari dengede açık verdiğimizi ve yetersiz kaldığımızı söyleyebiliriz. Ticari ilişkilerde günümüzde de istenilen hedeflere ulaşılamadığı görülmektedir.
Ekonomideki işbirliği hacmi açısından en önemlisi ihracaat ve ithalatın yapılmasıdır. Kazakistan Türkiye’ye petrol ve petrol ürünleri metaller tahıl ve diğer hammaddeleri satmaktadır. Türkiye Kazakistan’a kumaş giyim ayakkabı endüstriyel ekipman ev eşyaları ve inşaat malzemeleri tedarik etmektedir.
Kazakistan ile Türkiye ticari ilişkisinin yetersiz olduğu hususunu değerlendirirken iki ticaret ilişkisindeki faktörlerede bakmamız gerekir. Bu faktörlerden en önemlisi ise coğrafi uzaklığının önemli bir etken olduğudur. Coğrafi uzaklık ulaştırmada şu an kullanılan yöntemlerle nakliye masrafları çok yüksek çıkmakta ve bu durum ikili ticareti ciddi anlamda olumsuz etkilemektedir.
Türkiye açısından Kazakistan ticaret alanı olarak değil hizmet pazarı olarak çok önemlidir. Hizmet pazarı açısından ise en çok inşaaat sektörü ön planda gelmektedir. Kazakistan’da birçok şehirlerin yapımında Türk inşaat firmaları önemli rol oynamaktadır. Ve bölgede Türk şirketlerinin hammadde arayışı olmamasından dolayı sadece inşaat sektöründe iyi olduğumuz söylenebilir.
SONUÇ
Kazakistan ve Türkiye aynı ortak tarihten aynı kültürden ve aynı dil soyuna sahip iki ülkedir. Ve bu iki ülke ilişkilerinin her alanda arttığı ve artmasına gerekildiği düşünülmektedir. İki ülke arasındaki ilişkilerin en önemli geliştirilmesi gereken durum ekonomik ticari ilişkilerdir. Bu alanda Kazakistan ve Türkiye’nin ticari hacminin düşük olduğunu görebiliriz ve bu durum geliştirilebilir. Bunun yanı sıra stratejik ortaklık ilkeleri temelinde Kazak-Türk askeri ve teknik ilişkileri geliştirilmektedir. İki ülke Birleşmiş Milletler, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı,İslam Konferansı Örgütü, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ve başka uluslararası örgütler çerçevesinde işbirliği yapmaktadır.
Ayrıca Avrasya merkezli gelişmeler Türk Dünyasına yönelik riskleri ve fırsatları ise bir arada barındırmaktadır. Bundan ötürü Türkiye ve Kazakistan’ın stratejik işbirliğini daha da güçlendirmesi gerekmektedir. Dolayısıyla özelde Ankara Nursultan ve Türk dünyası ilişkileri her alanda yükselmeli ve bölgenin daha iyi bir istikrara kavuşulma olasılığı daha da artacak ve bölge uluslararası alanda daha da güçlenecektir.
KAYNAKÇA
1) Ахметов Е, Карменова Н, «Қазақстанның экономикалық және әлеуметтік геогафиялық» Алматы. Мектеп 2000ж
2) Саясат –журналы февраль-март 2000 ж.«Қазақ–түрік қатынастары
3) ANKASAM/TÜRKİYE KAZAKİSTAN STRATEJİK BOYUTU DR.DİNMUHAMMED AMATBEK/E-RAPOR
4) http://www.openaccess.hacettepe.edu.tr:8080/xmlui/handle/11655/23300
5) «Мягкая сила» Турции: современное состояние казахстано-турецких отношений (regnum.ru)
6) Stud.kz ҚАЗАҚСТАННЫҢ ТҮРКИЯМЕН ҚАРЫМ-ҚАТЫНАСЫ
7) Stud.kz Қазастан мен Туркия арасындағы қарым-қатынастың даму кезеңдері
8) Akorda.kz/О Концепции внешней политики Республики Казахстан на 2020–2030 годы
9)www.rsl.ru – Ресей Мемлекеттік кітапханасы. (Rusya Memleket Kütüphanesi )
10)www.nlr.ru – Ресей Халықтық кітапханасы. ( Rus Halk Kütüphanesi )
11) https://www.mfa.gov.tr/kazakistan-siyasi-gorunumu.tr.mfa
12) https://www.deik.org.tr/uploads/kazakistan-bilgi-notu-ekim-2018.pdf
13) https://campusedu.com.tr/kazakistan-turkiye-iliskileri/
[1] Altay Cumhuriyeti Hakasya Cumhuriyeti Kabardin Balkar Cumhuriyeti Çuvaşistan Cumhuriyeti Başkurdistan Cumhuriyeti Dağıstan Cumhuriyeti Karaçay Çerkes Cumhuriyeti Saha Cumhuriyeti Tataristan Cumhuriyeti Tuva Cumhuriyeti Gagavuzya Karakalpakistan Sincan Uygur Özerk Bölgesi
[2]TİKA Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olan kurum yurt dışı ofisleri aracılığıyla Türkiye’nin dış yardımlarını organize eder.
[3] Panturkizm Türk tarihinin araştırılması kültürünün incelenmesi ve Türk Birliğinin kurulmasını savunan Türkçülük akımıdır.
[4] Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü ya da kısaca KGAÖ, 7 Ekim 2002 tarihinde altı Bağımsız Devletler Topluluğu ülkesi tarafından kurulan hükûmetlerarası askerî ittifaktır. Örgüt’ün temelleri 15 Mayıs 1992 tarihinde Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te imzalanan Kolektif Güvenlik Antlaşması’na dayanmaktadır.
[5] Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü, 4 Nisan 1949’da 12 ülke tarafından imzalanan Kuzey Atlantik Antlaşması’na dayanarak kurulan ve farklı dönemlerde 18 ülkenin daha katıldığı uluslararası askerî ittifaktır. Örgüt üyeleri herhangi bir dış güçten gelebilecek saldırıya karşı ortak savunma yapmaktadır.