1. Giriş
Küreselleşme sürecinin ülkelerin tarımsal gelişmeleri önünde ciddi sorunlar yarattığı ilgili literatürde genel kabul gören bir konudur. 1950’li yıllardan itibaren hızlanan dünya ticareti tarımda küreselleşme olgusunu da gündeme taşıdı. 1990’ların ortasından itibaren de Dünya Ticaret Örgütü çerçevesinde tarım ve küreselleşme çok daha güçlü bir tartışma odağına dönüştü. Tarım ve küreselleşme başlığı altında ülke grupları arasındaki ve korporatif çıkarlar birbiriyle yarışır ve kimi zaman çarpışır hale geldi. Tarımda serbest ticaret ve korumacılık ikilemi, 21. yüzyılın ekonomik çatışmalarının ana ekseni olmaya adaydır.
Dünya tarım ürünleri ticaretinde gelişmiş ülkelerin bir hakimiyeti bulunmaktadır (%70). Bu çerçevede küreselleşme süreçlerinin ana omurgasını teşkil eden ‘ticaretin serbestleştirilmesi’ olgusunun yine bu ülkelere yarayacağı ve gelişmekte olan ülkelerin bundan olumsuz olarak etkilenecekleri ortaya konmaktadır. Öte yandan küreselleşmenin taşıyıcıları konumundaki çokuluslu şirketlerin de giderek küçük tarım işletmelerinin zarar göreceği bir sistem yarattıkları algısı hakimdir. Ayrıca küreselleşmenin, tarımda doğal kaynakların korunmasını sekteye uğrattığı, biyolojik korsanlık gibi yasadışı faaliyetlerin hız kazandığı ve gıda kaynaklı hastalıkların da yayılma hızının artması şeklinde eleştiriler de söz konusudur. Son olarak, küreselleşmenin rekabeti artırdığı ve dünya gıda üretimini ve bu alandaki verimliliği körüklediği bir gerçek olsa da, küresel çaptaki açlık sorununda kayda değer bir ilerlemenin sağlanamamış olması da küreselleşme olgusunu tarım bağlamında iyice sorgulanır hale getirmiştir.
Bu çerçevede ülkemiz tarımı da küreselleşme kaynaklı baskılarla karşı karşıyadır. Önerilen proje ile küreselleşme olgusunun Türk tarımı açısından hangi zorluk ve fırsatları beraberinde getirdiği tartışılacaktır. Ayrıca, Türkiye’nin küreselleşme akımı ile global düzlemde sürekli bir biçimlenme sürecinden geçen dünya tarım politika ve uygulamalarına koşut olarak ortaya koyduğu özgün bir yaklaşım modeli olarak milli tarım projesi değerlendirilecektir. Milli Tarım Projesi, Türkiye’nin dünya ölçeğinde tarımsal alandaki rekabetteki konumunu güçlendirebilecek bir potansiyele sahip olması nedeniyle büyük önem taşımaktadır.
2. Milli Tarım Projesi’nin Temel Özellikleri
Milli Tarım Projesi’nin en önemli ilkelerinden birisi tarımda havza bazlı üretime destek verilmesidir. Bu anlayış, eğer gerçek anlamda uygulamaya konulabilirse, sessiz bir devrim niteliğindedir ve çok önemli faydalar doğuracaktır. Milli Tarım Projesi ile Türkiye’de 941 havzada hangi ürünlerin nerede daha iyi yetişeceği belirlendi. Stratejik olarak 19 adet ürün tespit edildi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, bu ürünlerin hangi havzalarda daha iyi ve daha az maliyete yetiştiğini belirleyerek uygun havzalarda ekim yapılmasının takipçisi olacak. Buğday ve yem bitkileri ise 941 havzanın tamamında desteklenecek.
Milli Tarım Projesi çerçevesinde bir toprak reformunun da planlandığı belirtilmelidir. Bu eksende, 184 ova SİT alanı olarak ilân edildi ve 7 milyon hektar arazinin 2023’e kadar toplulaştırılması hedeflendi. Belirlenen ovalarda inşaat faaliyetleri asgari düzeyde tutulacak ve bu alanlar öncelikli olarak tarımsal faaliyetlere ayrılacak. Toplulaştırma ve sulama işi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı altında toplanarak tek elden yönetim hedefleniyor. Tek elden yönetim ve arazi toplulaştırmasının tarımda ciddi bir verimlilik artışı sağlayacağı beklenebilir.
Milli Tarım Projesi’nin hayvancılık ayağında, damızlık amacıyla ithalat yapılması gündeme alınmıştır. Öte yandan, 25 ilde mera hayvancılığı yetiştirici bölgeleri oluşturulması planlandı. Belirlenen iller, Türkiye’deki toplam mera varlığının yüzde 52’sini, büyükbaş hayvan varlığının da yüzde 32’sini oluşturuyor. Ayrıca hazine arazisi durumundaki meraları, ıslah yapmak şartıyla düşük ücretlerle üreticiye kiralanabilecek.
Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) de etkinleştirilmesi, Milli Tarım Projesi’nin bir diğer önemli ayağını oluşturuyor. Bu çerçevede, fiyat hareketlerini ve genel piyasa düzenini sağlamak TMO’nun daha dinamik görev alacağı konu başlıkları olarak belirlenmiş durumda.
Tarımsal destekler, Milli Tarım Projesi’nin önemli boyutlarından birini oluşturmaktadır. Halihazırda 14 katrilyon liraya yaklaşan tarımsal desteklemeye karşın, istenen üretim ve verim artışı yakalanamamaktadır. Milli Tarım Projesi ile tarımsal desteklerin yılda iki kez, (biri ekim zamanı biri de hasat zamanı) verilmesi planlanmıştır ve bu konudaki dağınık yapının önüne geçilmesi hedeflenmiştir.
Milli Tarım Projesi’nin Yaratacağı Olumlu Sonuçlar şu şekilde özetlenebilir.
Türkiye’nin toplam tarımsal ‘üretim’ miktarı artacaktır.
Daha bilinçli ve uzmanlaşmış bir çiftçi profili (havza bazlı üretim anlayışı ve buna bağlı etkinlikler sonucunda) ortaya çıkarılacaktır.
Tarımsal verimlilikte artış sağlanacaktır.
Üretim miktarları ve verimlilik artışı ile tarımsal ürün fiyatları düşecek ve sonuç olarak ülkenin ‘gıda güvenliği’ ve halkın refah seviyesi artacaktır.
Tarımsal ‘toprak reformu ve ıslahı’ konularında ilerleme sağlanacaktır. Toprakların bölünmesi caydırılacaktır.
Türkiye, öncelikle bölgesinde ve tüm dünyada daha önemli bir ‘tarım ihracatçısı’ ve tarımsal aktör konumuna yükselecektir.Dünya Ticaret Örgütü ve benzeri uluslararası platform ve forumlarda daha güçlü bir pozisyon elde edecektir. Önemli tarım oyuncuları arasında yer alan ABD ve AB ülkeleri karşısında pek çok konuda daha büyük bir pazarlık gücü elde edecektir.
Doğal kaynaklarımızın (su, toprak, enerji) daha verimli kullanılması sağlanacak ve tüm sektörlerde kaynak maliyetleri aşağı çekilecektir.
‘İklim değişikliği’ ile mücadelede ve küresel politika belirleme (Taraflar Konferansı vb. yapılar ve süreçlerde) süreçlerinde Türkiye’nin eli güçlenecektir.
Ülkemiz uluslararası düzeyde bir tarımsal eğitim ve bilgi üssüne dönüşerek pek çok açıdan yeni katkılar (tarımsal eğitim sektörünün getirisi, tarımsal turizm, bilgi birikiminin teknolojiye dönüştürülmesinin getireceği faydalar vb.)yaratılacaktır.
Milli Tarım Projesi esnek ve geliştirilmeye açık bir yapıdadır. Uzun erimli bu projenin başarısı artıracak kimi önlemler aşağıda listelenmiştir:
Kaynak
Tarim.gov.tr. (2018). Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü. Erişim tarihi Alınan site: https://www.tarim.gov.tr/TAGEM Erişim tarihi 31.01.2018.
Not: Bu blogda ifade edilen görüşler yazarın kendi görüşleri olup Enstitü’nün yayın politikasını yansıtmamaktadır.
Doç. Dr. Vakur Sümer, doktorasını Orta Doğu Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamlamıştır. Selçuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesidir. Doç. Dr. Sümer, University of North Carolina-Chapel Hill’de doktora sonrası araştırmalarda bulunmuştur. Ayrıca University of California-Davis’te de misafir uzman olarak bir yıl süreyle araştırmalarını sürdürmüştür. Max Planck Enstitüsü’nde de misafir öğretim üyesi olarak çalışmalarda bulunan Sümer’in makaleleri, "Uluslararası İlişkiler", "Water International" ve "Journal of Peacebuilding and Development"