2019 yılında, dünya çapında uluslararası göçmen olarak kabul edilenlerin sayısı 272 milyonu geçmiştir. Çeşitli nedenlerden ötürü gönüllü olarak ve zorla göç edenleri kapsayan bu rakamın son 9 yıl içerisinde ciddi bir yükseliş eğilimi göstererek 51 milyon kişi arttığı görülmektedir. Bu kişilerin arasında 2018 itibariyle evlerinden zorla göç etmek zorunda kalanların sayısı da 70,8 milyona ulaşmıştır. Son on yılda farklı ülkelerde yaşanan ekonomik ve siyasi istikrarsızlıklar ile iç savaş gibi durumlar sebebiyle zorla evlerinden göç edenlerin sayısı da neredeyse ikiye katlanmıştır (UNDESA, 2019). Bu olaylar arasında dünya ve Türkiye gündeminden hiç düşmeyen Suriye’deki iç savaş nedeniyle oluşan göç dalgasının etkileri 2011’den bu yana Orta Doğu, Türkiye, Balkanlar, Kuzey Afrika ve Avrupa’yı insani yardım konularından bürokratik ve yasal düzenlemelere kadar pek çok alanda çeşitli uygulamaları hayata geçirmeye zorlamaktadır.
Evlerinden zorla göç etmek zorunda kalanların sayısındaki artışın son yıllardaki en büyük nedenlerinden birisi, şüphesiz Suriye’deki iç savaştır. Savaş, başladığı 2011’den itibaren yaklaşık 13 milyon Suriyeli’nin evlerini terk etmesine sebebiyet vermiştir. Bunların, 6 milyona yakını ülke içindeki güvenli bölgelere göç ederken Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ndeki (BMMYK) kayıtlara göre 5,5 milyonu da komşu ülkelere sığındılar. Buna ek olarak yaklaşık 1,1 milyon Suriyeli de yasal olmayan yollardan Avrupa kıtasına ulaştı (UNHCR, 2020). Türkiye, uyguladığı açık kapı politikası ile iç savaştan kaçan Suriyeliler’i 2011’den beri kabul etmektedir. Türkiye’de halihazırda yabancı uyruklu 4 milyon kişi barınmakta olup bunların 3,58 milyonunu Suriyeliler oluşturmaktadır (Heinrich Böll Stiftung Derneği, 2019).
Türkiye, krizin başlangıcından itibaren ülke sınırlarına ulaşan Suriyeli göçmenleri genellikle sınıra yakın şehirlerde oluşturduğu kamplara yerleştirmiştir. Lakin gelenlerin sayısındaki büyük artışlar nedeniyle isteyenlerin şehirlere dağılmasına izin verilmiştir. Şu an her 10 Suriyeli’den 9’u şehirlerde kendi imkanları ile yaşamaya çalışmaktadır. Türkiye, Suriyeliler’in eğitim, sağlık ve barınma gibi ihtiyaçlarının karşılanması için 2011’den bu yana 40 milyar dolar harcadığını ifade etmektedir (İletişim.gov.tr, 2019). Bu süreç içerisinde 2016’da imzalanan Türkiye-Avrupa Birliği Geri Kabul Anlaşması’na göre iki bölüm halinde Avrupa Birliği (AB) toplam 6 milyar avro destek sağlama taahhüdü vermişti (Mfa.gov.tr, 2020). Ancak şu ana kadar Türkiye’deki projeler için aktarılan miktar 2,7 milyar avro olup sözleşmelere bağlı olarak da toplam 4,3 milyar avronun da 2025’e kadar aktarılacağı Avrupa Komisyonu tarafından belirtilmektedir. Bahsi geçen rakamlardan da anlaşılacağı üzere Suriyeliler’e sağlanan insani yardımların karşılanması konusunda en büyük yükü Türkiye neredeyse tek başına omuzlamaktadır (Mülteciler Derneği, 2020).
Türkiye’nin mülteci politikasından bahsederken basın ve bu alandaki bazı akademik çalışmalarda da göz ardı edilen hususlardan birisi, Türkiye’nin belirlediği mülteci statüsü hakkındaki bilgilerin doğru şekilde paylaşılmasıdır. 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Cenevre Sözleşmesi ve 1967 tarihli Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Protokolü, dünya çapında mülteci statüsünü belirleyen iki ana belgedir. Türkiye ise Cenevre Sözleşmesi’ne coğrafi çekince uygulayarak sadece Avrupa’dan gelenler ile Türk köken ve kültüründen gelenleri mülteci olarak kabul etmektedir (Ermumcu, 2013). Bu durumdan dolayı Suriyeliler mülteci statüsünde değerlendirilemedikleri için onlara geçici koruma statüsü verilmiştir. Suriyeliler’in mevcut mevzuata göre statülerinin belirlenememesi üzerine 2013’de yapılan çalışmalar ile 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu çıkarılmıştır. Bu kanunun 91. Maddesinin 1. Fıkrası’na göre geçici koruma statüsü şu şekilde belirtilmektedir: “ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılara geçici koruma sağlanabilir” (Mevzuat.gov.tr, 2013). Ne var ki, geçici koruma statüsüne sahip kişilerin de gönüllü olarak kendi ülkelerine dönmeleri beklenmektedir (İçduygu 2014).
Bu doğrultuda, değişik tarihlerde yapılan bazı anket çalışmalarının gösterdiği gibi Türkiye bulunan Suriyeliler’in çoğunluğunun, ülkelerine henüz dönmek istemedikleri görülmektedir. BMMYK’nin 2018’de yayınladığı bir ankete göre katılımcıların sadece %5’i Suriye’ye yakın bir gelecekte dönebileceğini belirtirken %76’sı belki bir gün dönebileceğini ve %19’u ise dönmeyi düşünmediklerini ifade etmektedir (UNHCR, 2018). Öte yandan Koç Üniversitesi’nin Göç Araştırmaları Merkezi’nin de ortağı olduğu bir çalışmada 18-30 yaş arası gruba, ‘‘önümüzdeki 5 sene içerisinde eğer Suriye’deki durum düzelirse kendinizi nerede görüyorsunuz?’’sorusu yönetilmiştir. Bu soruya, katılımcıların %44’ü ‘‘Suriye’ye dönerim’’, %30’u ‘‘Türkiye’de kalırım’’ ve %13’ü ise ‘‘üçüncü bir ülkeye giderim’’ şeklinde yanıtlamıştır (İçduygu & Ayaşlı, 2019). Çalışmaların arasındaki muhtemel farkların göz önünde bulundurulması gerekliliği ile belirli şartların oluşturulması durumunda ülkelerine dönmeyi düşünenlerin sayısında belirli bir artış gözlemlenmektedir. Bu noktada halihazırda ülkenin çeşitli bölgelerinde çatışmaların sürdüğü ve altyapıların tahrip olmasına karşın şu ana kadar 370,000 civarında Suriyeli’nin gönüllü olarak ülkelerine döndüğü bilinmektedir (Mülteci Derneği, 2020).
Gönüllü geri dönüşü düşünenlerin sayısındaki bu artış eğiliminin nedenleri arasında Türkiye’nin hem sahada hem de masada yürüttüğü çalışmalar gösterilebilir. Astana süreci ile öncelikle çatışmaların azaltılması daha sonrasında Barış Pınarı planlamaları ile Suriye’nin kuzeyinde terörden arındırılmış güvenli bir yaşam alanı oluşturma çabaları ve gerektiğinde bölgede huzurun sağlanması adına yapılan Fırat Kalkanı ve İdlib operasyonları hem yeni göç dalgalarının oluşmasını engellemekte hem de geri dönmeyi düşünenlere umut vermektedir. Bu perspektiften bakınca Türkiye’nin mültecilere yönelik politikasının çok yönlü ve farklı kapsamlarda yürütüldüğü görülmektedir. Türkiye bir taraftan sorunu diplomatik, siyasi ve gerektiği durumlarda askeri hamlelerle kaynağında çözmeye çalışırken diğer taraftan bugüne kadar ülkeye yerleşenlerle gelmeye devam edeceklerin oluşturduğu bürokratik, ekonomik, siyasi ve sosyal sorunların çözümlenmesine ilişkin çalışmaları yürütmektedir.
Yapılan bazı hesaplamalara göre Suriye’nin savaş öncesi durumuna geri dönebilmesi için ülkeye yaklaşık 400 milyar dolar yatırım yapılması gerekmektedir. Bu, ülkede çatışmaların bitip güvenli bir hale gelmesinin sonasında uzun yıllar 2010 öncesindeki duruma dönemeyeceğini açıkça göstermektedir (European Council on Foreign Relations, 2019). Sırf bu noktadan bakılması durumunda bile Türkiye’deki pek çok Suriyeli’nin ülkelerine dönmelerinin uzun bir zamana yayılacağı ve neredeyse %90’ının şehirlerde kendi imkanlarıyla yaşamaya devam edeceklerini göstermektedir. Ocak 2016’ya kadar ailelerinin geçimini sağlama adına çalışmak zorunda olan Suriyeliler’in karşılaştıkları sorunlar arasında geçici koruma statüsünün kendilerine resmi olarak çalışma imkanı tanımaması bulunmaktaydı. Bu yüzden kaçak işçi olarak çalışmak durumda kalanların takribi sayısının 400,000’den fazla olduğu tahmin edilmektedir (Kadkoy & Kaymaz, 2017). Oluşan bu düzensizliğe çözüm olabilmesi için Türkiye hükümeti 6458 sayılı Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine Dair Yönetmeliği Ocak 2016’da yürürlüğe alarak bu statüdeki yabancılara resmi olarak çalışma imkanı sağlamıştır. Bu yönetmeliğin kurallarına göre, geçici koruma statüsündeki bir kişiye çalışma izni alınması için işverenlerin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na internet üzerinden başvuru yapmaları gerekmektedir. Başvuru kriterleri arasında çalışma izni istenen kimsenin geçici koruma statüsünün en az 6 ay önce verilmiş olması, işe alınması düşünülenlerin sayısının o işyerindeki toplam çalışan sayısının %10’undan az olması gerekmektedir. Ayrıca çalışma izni sahipleri, kayıtlı oldukları şehirde ve izin alınan firmadan başka bir yerde çalışamamaktadırlar (Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2020; Mevzuat, 2020). Bu şartlara uyarak çalışma izni alan Suriyelilerin sayısı, Mart 2019 itibariyle 31,185 kişi olup bu rakam çalışma yaşı (18-64 yaş) grubundaki 2,09 milyon Suriyelinin %1,48’ine ve kaçak çalışanların da %7,4’üne denk gelmektedir. Öte yandan işveren konumundaki Suriyelilerin durumuna bakacak olursak en az bir ortağı Suriyeli olan şirket sayısı da 2011’de 98’den Şubat 2019’da 15,159’a yükselmiştir (Mülteci Derneği, 2020; TUIK, 2019).
Suriyelilere yasal olarak çalışma imkanı tanınmasına rağmen çalışma izni alanların sayısının bu denli düşük olmasının birkaç nedeni bulunmaktadır. Bunların arasında öncelikli olarak bu statüde işe alınacak kişilere en az asgari ücret seviyesinde maaş ödenme zorunluluğu ve alım sürecindeki bürokratik işlemlerin çokluğu gibi nedenler etkili olmaktadır. Öte yandan %10 limiti ülke çapında matematiksel olarak yaklaşık 3 milyon kişiye kadar resmi olarak çalışma imkanı sağlarken şehirler bazında bakıldığında büyük şehirler dışında belirli teknik sorunlara yol açtığı da fark edilmektedir (TUİK, 2019). Bunların arasında en uç örneklerden birisi Kilis’tir. Şehirde ikamet eden Suriyelilerin sayısı 115,219 kişi ile Kilis’in toplam nüfusunun %80’ine tekabül etmekte olup burada ikamet eden Suriyeliler’in kayıtlı bulundukları şehirde çalışma şartı göz önünde bulundurulduğunda büyük bir kısmının teknik olarak çalışma izni alma imkanı bulunmamaktadır (Mülteciler Derneği, 2020). Muafiyetler konusunda ise, mevsimlik tarım veya hayvancılık işlerinde çalıştırılacak geçici koruma statüsündekilerin çalışma izni muafiyet başvurusu yapılarak bu kişiler resmi olarak çalıştırılabilirler (Mevzuat.gov.tr, 2016).
Özetle Türkiye, yakın tarihteki en büyük göç dalgalarından birisi ile 2011’den itibaren mücadele edegelmektedir. Türkiye, Suriye’de yaşanan iç savaştan kaçanların yaşadığı insanlık dramına pek çok ülkenin aksine kayıtsız kalmayarak kendi imkanlarını seferber ederek tüm dünyaya örnek teşkil etmesi gereken insani bir davranış sergilemektedir. Lakin bu politikanın neticesi olarak ekonomik, siyasi ve sosyal sorunlar ile de karşılaşmakta ve bunun bir sonucu olarak bir yanda içerdeki söz konusu bu sorunlara çözüm ararken diğer yandan yeni göç dalgaları ile ortaya çıkabilecek yeni sorunları önlemek için Suriye’deki iç savaşın barışçıl yollarla çözülmesi yönünde gayret göstermektedir.
Kaynaklar:
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (2019). İmar Jeopolitiği: Suriye’yi Kim Yeniden İnşa Edecek?. Alınan yer: https://www.ecfr.eu/article/commentary_the_geopolitics_of_reconstruction_who_will_rebuild_syria. Erişim tarihi: 17.03.2020.
Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı (2019). BM, Uluslararası Göçmenlerin Sayısının Tüm Dünya Bölgelerinde Artış Eğilimini Sürdürerek 272 Milyona Ulaştığını Bildirdi. Alınan yer: https://www.un.org/development/desa/en/news/population/international-migrant-stock-2019.html. Erişim tarihi: 16.03.2020.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (2020). Küresel Zorla Göç Edenlerin Sayısı 70 Milyonu Geçti. Alınan yer: https://www.unhcr.org/news/stories/2019/6/5d08b6614/global-forced-displacement-tops-70-million.html. Erişim tarihi: 16.03.2020.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (2020). Suriye’deki Durum ve Bölgesel Mülteci Yanıtları. Alınan yer: https://data2.unhcr.org/en/situations/syria. Erişim tarihi: 15.03.2020.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (2018). Suriyeli Mültecilerin Suriye’ye Dönüş Konusunda Algı ve Niyetleri Üzerine Dördüncü Bölgesel Araştırma (Rpis). Alınan yer: https://data2.unhcr.org/fr/documents/download/66198. Erişim tarihi: 17.03.2020.
Ermumcu, Senem (2013). Sığınmacıların ve Mültecilerin Sosyal Güvenlik Hakkı. Alınan yer: https://arastirmax.com/tr/system/files/dergiler/34148/makaleler/4/2/arastirmax-siginmacilarin-multecilerin-sosyal-guvenlik-hakki.pdf. Erişim tarihi: 16.03.2020.
Heinrich Böll Stiftung Derneği (2019). Türkiye’deki Sığınma Mevzuatı ve Politikalarına İlişkin Rapor. Alınan yer: https://tr.boell.org/sites/default/files/2019-12/ASYLUM%20TR-S.pdf. Erişim tarihi: 16.03.2020.
İçduygu, Ahmet, Ayaşlı, Enes (2019). MiReKoc Çalışma Notları Geri Dönüş Siyaseti: Suriyeli Mültecilerin Dönüş Göçü İhtimali ve Gelecek Senaryoları. Alınan yer: https://mirekoc.ku.edu.tr/wp-content/uploads/2019/05/Mirekoc_Rapor_GeriDonusSiyaseti.pdf. Erişim tarihi: 16.03.2020.
İletişim.gov.tr (2019). Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Başkaları Harekete Geçmezken Türkiye Adım Atıyor”. Alınan yer: https://www.iletisim.gov.tr/haberler/haberler/detay/cumhurbaskani-erdogan-baskalari-harekete-gecmezken-turkiye-adim-atiyor. Erişim tarihi: 16.03.2020.
Kadkoy, Omar, Kaymaz, Timur (2017). Türkiye’deki Suriyeli’ler – Entegrasyonun Ekonomik Yönü. Alınan yer: http://www.tepav.org.tr/upload/files/14733262577.Syrians_in_Turkey_____The_Economics_of_Integration.pdf. Erişim tarihi: 17.03.2020.
Mevzuat.gov.tr (2016). Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine Dair Yönetmelik. Alınan yer: https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/3.5.20168375.pdf. Erişim tarihi: 17.03.2020.
Mevzuat.gov.tr (2013). Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu. Alınan yer: https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.6458.pdf. Erişim tarihi: 17.03.2020.
Mirekoc.ku.edu.tr (2014). Türkiye’nin Uluslararası Göç Politikaları, 1923-2023: Ulus-Devlet Oluşumundan Ulus-Ötesi Dönüşümlere. Alınan yer: https://mirekoc.ku.edu.tr/wp-content/uploads/2017/01/Tu%CC%88rkiyenin-Uluslararas%C4%B1-Go%CC%88c%CC%A7-Politikalar%C4%B1-1923-2023_-.pdf. Erişim tarihi: 17.03.2020.
Mülteciler Derneği (2020). Avrupa Birliğinin Suriyeliler İçin Türkiye’ye Ödediği Para. Alınan yer: https://multeciler.org.tr/avrupa-birliginin-suriyeliler-icin-turkiyeye-odedigi-para/. Erişim tarihi: 16.03.2020.
Mülteciler Derneği (2020). Suriyelilerle İlgili Doğru Bilinen Yanlışlar. Alınan yer: https://multeciler.org.tr/wp-content/uploads/2020/01/dogru-bilinen-yanlislar-2020-2.pdf. Erişim tarihi: 17.03.2020.
Mülteciler Derneği (2020). Türkiye’deki Suriyeli Sayısı Şubat 2020. Alınan yer: https://multeciler.org.tr/turkiyedeki-suriyeli-sayisi/. Erişim tarihi: 17.03.2020.
Türkiye Cumhuriyeti Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (2020). Sıkça Sorulan Sorular. Alınan yer: https://www.ailevecalisma.gov.tr/uigm/sikca-sorulan-sorular/. Erişim tarihi: 17.03.2020.
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı (2020). Türkiye-AB Arasında 18 Mart’ta Varılan Mutabakata İlişkin Soru-Cevaplar. Alınan yer: http://www.mfa.gov.tr/turkiye-ab-arasinda-18-mart_ta-varilan-mutabakata-iliskin-soru-cevaplar.tr.mfa. Erişim tarihi:15.03.2020.
Türkiye İstatistik Kurumu (2019). İşgücü İstatistikleri. Alınan yer: http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1007. Erişim tarihi: 17.07.2019.
Not: Bu blogda ifade edilen görüşler yazarın kendi görüşleri olup Enstitü’nün yayın politikasını yansıtmamaktadır.
Cengizhan Canaltay, 2010 yılında lisans eğitimini KIMEP Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde tamamlamıştır. Yüksek lisans eğitimini 2014 yılında sunduğu ‘Oralmanlar’ın Kazakistan Toplumuna Entegrasyonu: Türkiye Kazakları’ konulu yüksek lisans teziyle tamamlamıştır. Cengizhan Canaltay, Ocak 2015'ten itibaren Avrasya Araştırma Enstitüsü’nde araştırmacı olarak görev yapmaya başlamıştır. Eylül 2017'den bu yana müdür yardımcısı olarak çalışmaktadır. Çeşitli Kazakistanlı dergilerinde ve Bilig, Perception ve Central Asia Program gibi yabancı dergilerde makaleleri yayınlanmıştır.