Avrasya Araştırma Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Vakur Sümer’in takdim konuşmasından sonra söz alan Avrasya Araştırma Enstitüsü’nün Kıdemli Araştırmacısı Daulet Jaylıbayev, ana hatlarıyla Kazakistan’ın farklı etnik grupların etno-kültürü ile yakından bağlantılı olan mevcut etno-demografik durumu hakkında detaylı bilgiler sundu. Bu bağlamda özellikle de Kazakistan’da yaşayan, ortak tarih ve kültür değerlerini paylaşan Türk halklarının sayısı, dinamikleri ve etno-kültürel uyumunun araştırılması sosyal bilimlerde en önemli konulardan biri olarak kabul edildiğini belirtti.
Kazakistan’da yaşayan Türk halklarının oluşumu ve sayısı hakkında önemli bilgiler veren Jaylıbayev, son istatistiklere göre ülkedeki Türk halklarının sayısında önemli bir artış görüldüğünü açıkladı. Kazakistan’da Kazaklar başta olmak üzere yaklaşık 30 Türk halkının yaşadığını belirten Jaylıbayev, 2020’nin başında ülkedeki Kazaklar’ın 12,764,821, Özbekler’in 605,137, Uygurlar’ın 274,509, Tatarlar’ın 200,545, Türkler’in (Türkiye Türkleri) 113,421, Azerbaycanlılar’ın 112,547 ve Başkurtlar’ın 16,674 kişi olarak kaydedildiğini ifade etti. Bunların yanı sıra, ülkede Tuva, Hakas, Şor, Yakut, Çuvaş, Karaçay, Çerkes, Kumuk, Karayım, Gagavuz, Balkar, Karakalpak, Kırgız ve Nogay gibi birçok Türk halklarının da yaşamakta olduğunun altını çizen Jaylıbayev, söz konusu Türk etnik gruplarının giderek artan sayısının karşılıklı etno-kültürel uyuma olan temel ihtiyacı yansıttığını vurguladı.
Seminerin devamında, teorik olarak etno-kültürel uyumun sağlanmasında, her etnik grubun kimlik algısının ve kültürel gelişiminin ilgili bir dizi faktöre bağlı olduğunu vurgulayan Jaylıbayev, Erik Homburger Erikson, Fredrik Barth, Georges Devereux ve Pierre Bourdieu gibi Batılu antropologlara göre etnik grupların sınırları ve kültürel mesafelerinin, onlar arasındaki etno-kültürel uyumun sağlanmasını yakından etkileyeceğini söyleyen Jaylıbayev, bu bağlamda, Kazakistan’daki Türk halkları arasında etno-kültürel uyumun sağlanmasına dil, kültür (gelenekler), tarih ve din faktörlerinin önemli katkı sağladığını anlattı.
Dolayısıyla Kazakistan Halklar Asamblesi ve çeşitli düzeydeki etno-kültür merkezlerinin Kazakistan’daki farklı etnik grupların gelenekleri, tarihi, kültürü ve dilinin korunması ve geliştirilmesi açısından büyük önem teşkil ettiğine değinen Jaylıbayev, söz konusu kurumların aynı zamanda Kazakistan halkları arasında uyum ve dostluk bağlarının sağlanması ve güçlendirilmesi, farklı etnik gruplar arasında devlet dilinin geliştirilmesi ve kültürel etkileşimin sağlanması açısından da önemli rol oynadığını dile getirdi. Ayrıca, Jaylıbayev, Sovyetler döneminden kalan Rusça’nın etkisinin ülkede hala devam ettiğinin altını çizerek, bu nedenle ülkedeki Türk halklarının etno-kültürel uyumunun oluşumunda ortak bir iletişim dili olarak Kazak diline önem verilmesinin hayati önem taşıdığını vurguladı. Seminerin sonunda araştırmacı, bu kültürel ve sosyal eğilimlerden yola çıkarak ülkedeki Türk halklarına yönelik kapsamlı bir etnografik ve etno-sosyolojik çalışmaya duyulan ihtiyacın önemini belirterek sözlerini tamamladı.
Seminer, katılımcıların konu ile ilgili çeşitli düşüncelerini aktarmaları ve soru-cevap bölümü ile sona erdi.