Kazak halk hekimliğinin kökleri toplumun hayatında modern tedavi yöntemlerinin keşfinden çok uzun zaman öncesine dayanmaktadır. Tarih boyunca göçebe hayat şeklini sürdüren Kazak toplumu kendi yaşamları içerisinde geleneksel ekonomik sistem, barınma ve beslenmenin yanında halk hekimliğini de geliştirebilmiştir. Bu bağlamda halk hekimliğinin tedavi yöntemleri rasyonel tedavi ve irrasyonel tedavi olmak üzere iki sisteme ayrılabilir. Rasyonel tedaviler, bitkisel ve hayvansal ilaçlarla tedavileri içerir. Ayrıca kırık ve çıkıkcılık da bu sisteme dâhildir. İrrasyonel tedaviler ise büyülü veya mistik tedavi yöntemlerini kapsar. Bunlar arasında üfürükçülük ve baksılık gibi örnekler gösterilebilir.
Göçebe yaşam tarzı, Kazak halkının sağlık ve hastalık kavramlarının derin anlam ve içerikli olmasına neden olmuştur. Yukarıda belirtildiği gibi, Kazak halk hekimliğini, doğrudan toplumun ekonomik ve yerleşim biçimi ile ilişkilendirebiliriz. Örneğin, ekonomik sistemde nüfusun ekolojik kültüre sıkı sıkıya uyması, sağlık hizmetlerine özel önem verildiğini göstermektedir. Böylece doğaya adapte olarak kurulan bu sistemin sonucunda halk hekimliğinin oluşumu gerçekleşmiştir. Kazak toplumu arasında şifacılar, baksılar ve doktorlar halk hekimliği içerisinde yaygın olarak bilinen figürlerdir.
Halk hekimliğinin etnografik özelliklerine ve kapsamının genişliğine bağlı olarak farklı düzeylerde araştırmalar yapılmıştır. Örneğin, Kazak halk hekimliğine yönelik bilimsel çalışmaların tarihine bakarsak, ilgili araştırmaların 19. yüzyılın ikinci yarısında başladığı görülebilir. Bunun nedeni, o zamanlar Kazak topraklarını kapsamlı bir şekilde incelemeye başlayan Çarlık Rusya, halk hekimliğine de özel önem atfetmiş olmasıdır. Ancak, o zamanki araştırmacıların makaleleri genellikle nüfusun irrasyonel tedavi sistemlerine odaklanarak, özellikle Kazak topraklarındaki baksılığı açıklamaya çalışmışlardır.
Halk hekimliği ile ilgili yayınlara bakılacak olursa, her birisinin önemli özellikleri olduğu söylenebilir. Örneğin, A.E. Alektorov’un “Kazakların Hastalıkları ve Tedavi Yöntemleri” adlı makalesi, Kazaklar’ın karşılaştıkları başlıca hastalıkları ve tedavilerini anlatmaktadır. Yazar, eserinde Kazaklarda çok görülen deri hastalıkları, baş ağrıları, bulaşıcı akciğer hastalıklarının tedavi yöntemlerine özel önem vermiştir. Makale, bu hastalıkların mollalar, şamanlar, şifacılar yardımıyla tedavi edildiğini belirtmektedir. (Alektorov, 1900). Genel olarak A.E. Alektorov’un çalışmaları Kazak beslenme sistemine odaklanmış ve özellikle de kımızın insan sağlığına ve hastalıkların tedavisine olan faydalarına ayrılmıştır. Bu konudan K. Nosilov “Yabancılar Arasında” adlı çalışmasında da bahsedilmiştir. Yazarın eserlerinde Kazak öğrencilerin görünüşleri anlatılarak, onların güçlü sağlık durumlarını besleyici yiyecekler ve temiz hava ile ilişkilendirmiştir (Nosilov, 1903).
Ayrıca 1894 yılında “Kazak Bozkırı” gazetesinde “A-ov O” kalem adını kullanan bir yazar tarafından “Baksı ve Divane” başlıklı bir makale yayınlanmıştır. Bu makalede Kazak halk hekimliğindeki baksılığın önemi ayrıntılı olarak incelenmiştir. Özellikle baksılığın babadan oğula geçtiğini ve baksıların çoğunlukla erkek olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca, şamanların çeşitli sinir bozukluklarından mustarip oldukları iddia edilerek, baksılık geleneklerinin özelliklerinden de bahsedilmiştir. Ayrıca makalede dualara da değinilerek, bu tür faaliyetlere ilişkin görüşler de dile getirilmiştir (A-ov, 1894). 1895 yılında “Astragan Bülteni” gazetesinde “Kazak Halk Hekimliği” başlıklı bir makale yayımlanmıştır. Bu makale Koyan adlı bir baksının tedavi yöntemi anlatılarak, Koyan’ın bir atı kullanarak kırığı tedavi ettiği ve bıçaklı tedavi yöntemlerini uyguladığı belirtilmiştir (Astragan Bülteni, 1895). Kazak baksılarının başlıca şifa ve müzik aletinin kopuz olduğu da belirtilmektedir. Kara kopuz, temel mekanizmaları açısından sıradan bir kopuz olmanın yanı sıra, kendine has özellikleri de vardır. Bununla birlikte, baksıların diğer Kazak müzik aletlerini de kullandıkları belirtilerek bunlar arasında asa tayak, dangıra ve dombranın olduğu ifade edilmektedir. Günümüzde, baksıların tıbbi amaçlı kullandıkları kopuzların genelde torunlarının evlerinde miras olarak muhafaza edildiği söylenir. Ayrıca Baksı kopuzları çeşitli yerel tarih müzelerinde de sergilenmektedir. Örnek olarak bir dizi şamanik kopuz Ikılas Halk Müzik Aletleri Müzesi’nde korunmaktadır. Müzede en eski baksı kopuzu ise, 18. yüzyılda yaşadığı bilinen Caras baksının kopuzudur. Ayrıca 19. yüzyılda yaşamış meşhur baksıların kopuzları da mevcuttur (Ikılas Halk Müzik Aletleri Müzesi, 2020). Genel olarak kopuzun Kazak baksıları tarafından çok kullanıldığı literatür içerisinde de yer almaktadır.
Kazak halkının geleneksel tıbbında manevi yerleri ziyaret ederek şifa aramak da bulunmaktadır. Bu, günümüzde de devam eden bir gelenektir. Örneğin, derdine şifa arayanlar bu manevi yerlere dua etmek ve özel ayinler yapmak için giderler. Bu konu hakkında 1892’de Vitebsk Eyalet Gazetesi’nde “Konır Evliya” başlıklı bir makale yayımlanmıştır. Makalede, insanların Semey bölgesindeki Konır Evliya adlı kutsal yeri ziyaret ettikleri, kurbanlar kestikleri ve şifa aradıkları geçmektedir (Vitebskie Gubernskie Vedomosti, 1892). Bu tür eğilimlerin, Kazak bozkırlarında yaygın olduğu söylenebilir. A. Divayev ise geleneksel Kazak yaşamı üzerine birçok eser yayımlamıştır. Halk hekimliği hakkında da birçok makalesi bulunmaktadır. Örneğin, “Kazak İnançları: Şifacı ve Büyücü Olarak Baksı” adlı makalesinde baksıların geleneksel göçebe yaşamda sinir hastalıkları, doğum, eklem hastalıkları ve diğer hastalıkları yaygın olarak tedavi ettiğinden bahsetmektedir. Temel olarak, o dönemde Kazaklar bu hastalıkları büyülü güçlerle ilişkilendirmişlerdir. Buna göre, çağrılan baksı birkaç gün kopuz çalar, iblisleri çağırır, sonra bir koyun kestirir ve eti insanlara dağıtır. Baksı, kesilen koyun derisini, kemiklerini alıp bir yere gider, orada bir ocak kazar ve ardından hastalığı oraya “bırakıp” tedavi ederdi. Genel olarak, makalede şamanların çeşitli tedavi yöntemleri ele alınmıştır (Divayev, 1899). A. Divayev’in konuya yönelik “Baksı” (Divayev, 1907), “Kazakların Hastalıkları ve Tedavi Yöntemleri” (Divaev, 1907) ve diğer eserlerinde göğüs kurdu, boğmaca gibi hastalıkları tedavi etmenin yolları anlatılmıştır. Özellikle hastalığın retorik yoluyla tedavisi üzerine Divayev’in “Kazakların Hastalıkları ve ‘Badik’ Şarkılarıyla Tedavisi” (Divaev, 1907) adlı çalışması bulunmaktadır.
1895 yılı Zhiltsov da, şamanların kopuz tedavisi yöntemlerini araştırmıştır. “Baksı” adlı makalesinde baksıların kopuz ile tedavi ettiğine değinerek, her baksının kendi ruhları olduğunu ifade etmektedir. Tedavi sırasında ruhları çağırdıklarını ve onların yardımıyla hastaları iyileştirdiklerini yazmıştır (Zhiltsov, 1895). 19. yüzyılın ikinci yarısında da baksılar hakkında birçok makaleler yazılmış, halk hekimliğinde rasyonel tedavi yöntemleri üzerine ise çok az çalışma yapılmıştır. Örneğin, İ. Losyev’in “Kazak Bozkırlarında Tıp” adlı makalesi, Kazak bozkırlarındaki baksılar ve divaneler, Kazakların başlıca hastalıkları ve tedavi yöntemleri hakkındadır. Ayrıca baksı ve doktor arasında ayrım yapılmıştır. İ. Losev’in araştırmasında bir doktorun hastaları çeşitli şifalı bitkilerle tedavi ettiği, baksının ise çeşitli büyülü yöntemler kullandığı aktarılmıştır (Losev, 1874). Baksıların tedavi yöntemleri hakkında “P-v A.” kalem adını kullanan yazar, “Baksı Nasıl Tedavi Eder?” makalesinde baksıların tedavi yöntemlerini ayrıntılı olarak anlatmıştır (P-v, 1896). Ayrıca V.N. Plotnikov’un “Kazak Halk Tıbbı” adlı makalesi de dikkat çeken değerli eserlerden birisidir (Plotnikov, 1892). A. Vinogradsky, “Orta Asya Bölgesinde Baksılık” makalesinde Cetisu bölgesindeki baksılık hakkında yazmış ve insanların neden baksılara yöneldiğine de değinmektedir (Vinogradsky, 1909).
Vasiliev’in “Torgay Bölgesindeki Kazakların Hastalıklarının Tedavisinde Kullanılan Halk İlaçları ve Araçları” adlı makalesi ise, halk hekimliğinin ana yöntemlerini ele almaktadır (Vasiliev, 1901). 19. yüzyılın ikinci yarısında Kazak halk hekimliği hakkındaki çoğu araştırmalar baksılığa odaklanmaktadır. Bununla birlikte, sıcak kumla tedavi ile kımızla tedavi yöntemlerine de rastlanılmaktadır. Örneğin, “Kazaklardaki Sıcak Kumla Tedavi” makalesi, Türkistan’daki sıcak kumla tedavi yöntemlerini açıklamaktadır (Kazaklardaki Sıcak Kumla Tedavi, 1907). Bu da Kazak halk hekimliğindeki çeşitliliği göstermektedir. Ayrıca Kazak halk hekimliğinde farklı kategorilerin oluşması, ülkede halk hekimliğinin veya geleneksel tedavi yöntemlerinin geliştiğini de göstermektedir. Her yazarın Kazak gelenek ve görenekleri hakkında farklı bakış açıları bulunmaktadır. Özellikle M. Ya. Yastrebov, molla ve baksıları eskisi gibi şifacı demeden, aksine Kazak şamanları diye adlandırmıştır (Yastrebov, 1851). Ş.Ş. Valihanov’un “Kazaklarda Şamanizm Kalıntıları” ve “Tanrı” adlı çalışmaları Kazak halkındaki baksılık hakkında değerli bilgiler vermektedir (Valihanov, 1993). Valihanov’a göre, “Şaman, büyü niteliklerine ek olarak, bilgili ve kabiliyetli olduğu için baksılardan daha yüksek bir statüye sahiptir (Valikhanov, 1993). Kazak halk hekimliği konusunda bu tür birçok çalışma yapılmıştır. Ulu Bozkırdaki halkın sağlığı ve tedavisi hakkında bilgiler veren daha pek çok makale bulunmakla birlikte bunlar üzerinde yeterli çalışmaların yapıldığını söylemek mümkün değildir. Sonuç olarak 19. yüzyılın ikinci yarısında Kazak halk tıbbı üzerine yapılan çalışmalar, genelde Çarlık Rusya’nın sömürge politikası çerçevesinde yapılmıştır. Kazak bozkırlarında araştırma yapan askerler ve topograflar, Kazak halkının tıp okuryazarlığını mümkün olduğunca Sibirya halklarına benzetmeye çalışmıştır. Neticede baksılığı Şamanizm ile ilişkilendirmeye çalışmışlardır. Ayrıca, Kazak bozkırlarındaki söz konusu baksılığın kırıkçılık, ilaç üretimi ve diğer yöntemleri yeterince incelenmemiştir. Halk hekimliğinin Ekim Devrimi öncesi verilerde ve araştırmalarda sadece irrasyonel açıdan ele alınması, Ekim Devrimi sonrasında da Kazak halkının hastalıkları, tedavileri, inançları, ekonomik ve beslenme sistemlerinden ayrı ele alınmasına neden olmuştur. Lakin tüm bunların yaşam tarzının gereksinimleri içerisinde diğer alanları ile de kapsamlı bir şekilde araştırılmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Kazak toplumu içerisinde geleneksel Kazak halk hekimliği 20. Yüzyılın başlarına kadar gelişmeye devam etmesinin ardından bir gerileme sürecine girerek günümüzde öneminin daha da azaldığını söyleyebiliriz.
Kaynaklar:
Not: Bu blogda ifade edilen görüşler yazarın kendi görüşleri olup Enstitü’nün yayın politikasını yansıtmamaktadır.
Daulet Jaylıbayev, Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Avrasya Araştırma Enstitüsü’nde araştırmacı olarak görev yapmaktadır. 2009 yılında Al-Farabi Kazak Milli Üniversitesi Tarih Fakültesinden lisans derecesini almıştır. Yüksek lisans eğitimini ise 2013 yılında Al-Farabi Kazak Milli Üniversitesi Etnoloji Fakültesinde sunduğu “Kazakistan’daki Azerbaycanlar: Etno-kültürel Süreçler” konulu yüksek lisans teziyle tamamlamıştır.