Su sorunu, günümüzde Orta Asya halkları için en önemli meselelerden biridir. Herkes suyun yaşamın kaynağı olduğunu bilmektedir. Su, ülkenin sosyal ve ekonomik alanlarda, yani içme suyu olarak kullanımdan sanayide, tarımda ve elektrik üretimine kadar olan bütün aşamalarda kullanılmaktadır. Hidroelektrik santralleri, çok sulu nehirler boyunca inşa edilir ve devletin belirli bir kapasitede ihtiyaç duyduğu elektriği üretir. Çoğu zaman, bu tür hidroelektrik santralleri ve rezervuarlar sınır ötesi nehirler üzerinde inşa edilmiştir. Bu tür durumlar komşu devletler arasında çeşitli anlaşmazlıklara neden olmaktadır. Orta Asya bölgesindeki sınır ötesi nehir havzasına yönelik gerginlikler büyük ölçüde doğrudan Sır Derya nehri havzasına bağlıdır. Bu havzanın vadisinde 25 milyondan fazla insan yaşamaktadır. Çok yıllık ortalama akışının kapasitesi 37 km3 olan Sır Derya su kaynağının %74’ü Kırgızistan’a, %14’ü Özbekistan’a, %9’u Kazakistan’a ve %3’ü Tacikistan’a aittir (Zhiltsov, 2008).
Düzenlenmemiş rasyonel su kullanımı rejimi ile ilgili sorunlar bugün bölgenin istikrarına yönelik en önemli tehditlerden birisi sayılmaktadır. Sır Derya havzasındaki ülkeler hala sınır ötesi nehirlerin sularının ve üretilen elektriğin dağılımını düzenleyememektedir (Petrov, 2010). Örneğin, Kırgızistan, Özbekistan’ın üzerine düşen yükümlülükleri yerine getireceğine inanmamaktadır. Kırgızistan, kışın ülkenin elektrik tüketimi arttığı için Toktogul rezervuarındaki suyu açmak zorundaysa, yazın ise kış mevsiminde su kaybını telafi etmek için Sır Derya nehrinin aşağı havzadaki ülkelere, yani Özbekistan’a ve Kazakistan’a gitmesi gereken su tedarikini sınırlandırmaktadır. Yani Kırgızlar, “kışın olacak probleme yazın hazırlanmak gerekir” politikasını kullanmaktadır. Fakat, bu politika aşağı havza ülkelerin aleyhine gelmektedir. Mesela, Özbekistan Kırgızistan’a ihtiyaç duyulmadığında büyük miktarlarda su gönderip, ihtiyaç duyulduğunda su vermediği yönünde suçlamalar yöneltmektedir. Sır Derya havzasındaki rezervuarların ve hidroelektrik santrallerinin çalışma rejimine ilişkin verimli görüşmelerin yapılmamasından kaynaklanan kışın yaşanan selleri, havza nüfusunun güvenliğini tehdit etmektedir. Yani her iki tarafın da “kendi gerçekleri” bulunmaktadır. Buna Sovyetler Birliği’nden miras kalan “çözülemeyen sorunlar” denilebilir. Sovyet döneminde, Sır Derya havzası ülkelerinde, tüm su kaynaklarını kullanarak sulanan tarımın maksimum gelişimine yönelik politikalar uygulanmıştır. Sovyetler Birliği hükümeti, sulama sisteminin ve ekim alanlarının sürekli genişlemesi yoluyla pamuk üretimine büyük önem vermiştir (Valentini, 2004). Moskova, yukarı havza ülkelerinin ekin alanlarını genişletmesini yasaklamış ve daha az su kullanımını talep etmiştir. Bu nedenle, diğer müttefik cumhuriyetlerden yiyecek temin etmiş ve ek tazminat olarak aşağı havza ülkelerinden elektrik almışlardır (Orta Asya’daki su, gıda ve enerji güvenliği, 2021). Ancak Sovyetler Birliği’nin çöküşü bu dengeyi bozmuştur. Sovyetler Birliği döneminde daha önce bir devletin kontrolü altında olan su kaynaklarının yönetimi ve su kirliliğinin düzenlenmesi konuları artık sınır aşan meseleler haline gelmiştir. Bundan böyle, bu konudaki yönetim, yeni kurulan devletler arasında oluşturulacak eylem birliği ve işbirliği ile yürütülmeyi gerektirmektedir. Bu doğrultuda bağımsızlığın ilk yıllarında, yeni devletlerin temsilcileri müzakerelere başlamıştır. Sonuç olarak, devletlerarası su kaynakları sözleşmeleri için yeterli sayıda sözleşme yapılmıştır. Bu sözleşmeler arasında, 1998 yılında Kırgızistan, Özbekistan ve Kazakistan arasında imzalanan “Sır Derya havzasında su ve enerji kaynaklarının paylaşılmasına ilişkin” anlaşmaya özellikle dikkat çekmek gerekir (Sözleşme, 1998). Narın nehrini tamamen ve buna bağlı olarak Sır Derya akışının çoğunu düzenleyebildiği için su kaynakları yönetiminin “anahtarı” Kırgızistan’ın elindedir. Bu sözleşmeyi imzalayan Kırgızistan, yaz aylarında suyun uygun bir kısmını aşağı havza ülkelerine göndermeyi kabul etmesi şartıyla, kış aylarında aşağı havza ülkeleri Kırgızistan’a kömür, gaz ve elektrik tedarik edeceği konusunda anlaşmışlardır. Kaynak miktarının ise yıllık olarak müzakereler sürecinde belirleneceği varsayılmıştır. Ancak taraflar bu sözleşmenin şartlarını yerine getirmemiş ve taraflar bu konuda suçu diğerine atmaktadır.
Kırgızistan, tüm Orta Asya ülkeleri gibi, hidroelektrik santrallerinden ve termik santrallerden elektrik üretmektedir. 2019 yılında hidroelektrik santrallerinden elde edilen 15.051,2 milyon kWh elektrik enerjisine karşın, termik santrallerinden 2.671,3 bin Gcal enerji elde edilmiştir (KC MSK, 2020a). Yani, Kırgızistan’ın elde ettiği toplam enerjinin %92’sinin hidroelektrik santrallerinden geldiği tespit edilmektedir. Demek ki Kırgızistan ekonomisinin önemli bir kısmının, sosyal durumu ve tarımı, ülkenin rezervuarlarında biriken su rezervlerine doğrudan bağlı olduğu ortaya çıkmaktadır. 2019 yılında, devletin tüm rezervuarlarındaki nehir sularından elde edilen su rezervleri 8.068,7 milyon m3 olup, onun %60’ı, yani 4.920,7 milyon m3 su tarımda kullanılmaktadır (KC MSK, 2020b). Ülkede ise sadece 1.216,67 bin hektarlık tarım arazi bulunmaktadır (KC MSK, 2020c). Bu miktar, Sır Derya’nın aşağı havzası ülkesi sayılan Özbekistan’ın toplam ekili alanından 3 kat daha küçüktür. Özbekistan 3.373,1 bin hektarlık bir ekili alan için toplam 59.235 milyon m3 su fonunun %77’sini, yani 45.696 milyon m3 suyu harcamaktadır (UzStat, 2021a; 2021b). Bu, ortalama 1 hektar arazi başına 13.547 m3 su kullanıldığı anlamına gelir. Kırgızistan ise 1 hektar arazi için 4.044 m3 su harcamaktadır. Yani Özbekistan, 1 hektarlık ekilebilir arazi başına Kırgızistan’a göre 3 kat daha fazla su kullanmaktadır. Bu rakamlar, yaz döneminde Özbeklerin çok fazla suya ihtiyaç duyduğunu göstermektedir. Kırgızistan hidroelektrik santrallerini kış rejimine taşıdığında, aksine Özbekistan’da aşırı miktarda su kaynağı oluşmaktadır. Özbekistan’da yeterli hidrokarbon rezervi olduğu için, elektrik sadece Kırgızların yaptığı gibi sudan elde edilmekle kalmamakta, aynı zamanda termik santrallerden de enerji üretilmektedir. 2019’da Özbekistan’daki tüm elektriğin, %89,7’si termik santrallerden, %10,3’ü hidroelektrik santrallerden elde edilmiştir (TES, 2020).
Hem Kırgızistan hem de Özbekistan kendi ulusal çıkarlarına göre hareket etmektedir. Özbekistan, Kırgız tarafına, yaz aylarında suyu kestikleri gerekçesiyle çeşitli suçlamalar yöneltmektedir. Kırgızistan ise özellikle kış aylarında elektrik ihtiyacını karşılamak amacıyla hidroelektrik santrallerini devreye sokarak enerji üretemediği durumlarda Özbekistan’ı 1998 sözleşmesine uygun hareket etmemekle suçlamaktadır. 1998’deki Sır Derya anlaşmasına göre, Kırgızistan yaz mevsiminde Özbekistan’a ekilebilir arazi için su göndermesi halinde, Özbekistan bunun karşılığında uygun miktarda kömür, gaz ve elektrik sağlamayı taahhüt etmiştir. Ancak bu sözleşmenin, ortaya çıkan sorunları kaldıramamasının nedenleri arasında çeşitli sorunlar bulunmaktadır. Bunlar arasında en önemli meselelerden biriside su ile kömür, gaz ve elektrik fiyatları arasındaki günümüz şartlarındaki büyük farkın olmasıdır. Öte yandan enerji ve su kaynakları yönetimi ile ilgili tüm girişimler tavsiye niteliğinde olup, bunların yerine getirilmesi için herhangi bir sorumluluk yüklenmemiştir. Dahası iki ülkedeki ilgili kurumların arasındaki ortak çalışmalar ve etkileşimin de yeterli düzeyde olmadığı ifade edilebilir. Bu sorunların giderilmesi adına alınan kararların tavsiye niteliğinden çıkarılıp bağlayıcı nitelikte olması gerekmektedir. Bu sayede atılan adımlar ve öngörüler üzerine kurulan kararlar zorunlu olarak yerine getirilecektir. Buna ek olarak uluslararası hukuk normlarına dayalı olarak enerji ve su kaynaklarının adil ve akıllı yönetimi için bölgesel bir politika oluşturulması gerekmektedir.
Sonuç olarak Kırgızistan ve Özbekistan’ın modern su kullanım gereksinimlerini de göz önüne alarak su paylaşımı konusunda entegre bir yaklaşım sergilemesi gerekmektedir. Çünkü her iki ülkenin de ulusal çıkarları doğrultusunda konuya farklı açılardan yaklaşmaları iş birliğini güçleştirmektedir. Bu doğrultuda bu ülkelerin kendi çıkarlarına ek olarak bölgesel ortak kazanımlara odaklanarak su kaynaklarının paylaşımını ve korunmasına özel önem atfetmeleri gerekmektedir. Gerek görüldüğü takdirde daha önce yapılan anlaşmaların revize edilerek günümüz şartları doğrultusunda yeni anlaşmaların tasarlanması karşılaşılan çeşitli sorunların çoğunu çözebilme potansiyeline sahip olacağını ifade edebiliriz. Böylece iş birliği açısından daha verimli bir ortamın oluşması da sürdürülebilir bir yapıda gelecekte de karşılaşılabilecek sorunların çözümünde önemli bir rol oynayabilir.
Kaynakça:
Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti, Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti ve Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti arasında Sır Derya nehri havzasının su ve enerji kaynaklarının kullanımına ilişkin Sözleşme (1998). Alınan yer: https://policy.asiapacificenergy.org/sites/default/files/Agreement%20on%20the%20Use%20of%20Water%20and%20Energy%20Resources%20in%20the%20Syrdarya%20River%20Basin%20%28RU%29%20%20.pdf. Erişim tarihi: 13.09.2021.
Not: Bu blogda ifade edilen görüşler yazarın kendi görüşleri olup Enstitü’nün yayın politikasını yansıtmamaktadır.
Zhandos Kudaibergenov, Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Kazak-Türk Üniversitesi Avrasya Enstitüsü'nde araştırmacı olarak çalışmaktadır. 2009 yılında Gumilyev Avrasya Milli Üniversitesi’nin Uluslararası ilişkiler bölümünden mezun olmuştur. 2011-2013 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi'nde Uluslararası ilişkiler bölümünde yüksek lisans eğitimini görmüştür. Yüksek lisans tezinin ilgi alanı ve konusu «Güneydoğu Asya'daki Entegrasyon Süreçleri» dir. 2018 yılında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Kazak-Türk Üniversitesi’nin İşletme bölümünde doktora eğitimini başlayıp.