Küresel enerji sektörü önemli bir dönüşüm evresinden geçerken pek çok ülke yeni gelişmekte olan eğilimler ve sürdürülebilirlik politikalarına uyum sağlamak adına enerji stratejilerini yeniden gözden geçirmektedir. Bu bağlamda, Türkiye, fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltma ve temiz enerji çözümlerini benimseme yolunda enerji tedarikinde daha çeşitli ve yenilenebilir bir enerji portföyüne doğru dinamik bir geçiş yapmaktadır. Küresel çapta yürütülen yenilenebilir enerji kaynaklarına sürecinde Türkiye önde gelen ülkeler arasında yer almaktadır. Bu geçiş, Türkiye’nin yeşil enerjiye olan uyum kabiliyetini ve taahhüdünü göstermekle kalmıyor aynı zamanda teknolojik ilerlemeler, çevresel politikalar ve iklim değişikliğiyle mücadelesine de olumlu katkılar sunmaktadır.
Küresel çapta, enerji sektörü, kömürün halihazırda ana enerji kaynağı olarak kalmaya devam ettiğini gösterirken, aynı zamanda rüzgar, güneş ve hidroelektrik gibi önde gelen yenilenebilir enerji kaynaklarının hızla gelişmekte olduğunu göstermektedir. Bu değişim, yenilenebilir teknolojilerin maliyetlerinin düşmesi, artan çevresel farkındalık ve karbon nötrlüğüne yönelik uluslararası politika değişiklikleriyle desteklenmektedir (Önal, 2020). Öte yandan uluslararası arena da meydana gelen Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş sonrasında başını Amerika Birleşik Devletleri ve pek çok Avrupa’daki ülkenin çektiği Batılı ülkelerle Rusya arasındaki karşılıklı ambargolar enerji piyasalarını olumsuz yönde etkilemektedir. Avrupa’daki birçok ülkenin ana enerji tedarikçisi Rusya ile karşı karşıya gelmesi Moskova’nın enerji kartını oynamasını kaçınılmaz kılarken, Avrupa’daki ülkeleri de Rusya’ya bağımlılıklarını azaltma adına yenilenebilir enerji altyapılarını güçlendirmeye itmektedir. Bu durum hızla gelişmekte olan yenilenebilir enerji sektörünün küresel boyutlarda hızına hız katan olumlu bir ortam yaratmaktadır.
Tüm bu eğilimler içerisinde Türkiye’deki gelişmelere bakıldığında küresel eğilimlerin gerisinde kalmayarak ülkedeki yenilenebilir enerji sektörünün altyapısının gelişimine özellikle son 10 yılda büyük önem vermektedir. Düzenli ve sürdürülebilir bir şekilde gelişmekte olan yenilenebilir enerji sektörü ülkenin enerji ihtiyacının karşılanması noktasında daha büyük roller üstlenmeye başlamaktadır.
Genel olarak Türkiye’nin enerji ihtiyacı noktasında sektördeki güncel eğilimlere ve farklı enerji türlerinin paylarına bakıldığında, son yıllarda kayda değer bir dönüşüm sürecinden geçmekte olduğu görülmektedir. 2022 yılı itibariyle Türkiye’nin toplam enerji tedariğinde petrol %28.8’lik bir oranla en büyük paya sahiptir. Bu oran, enerji tüketiminde fosil yakıtların hala önemli bir yer tuttuğunun göstergesidir. Petrolü, %27.4 ile doğal gaz ve %25.1 ile kömür izlerken, yenilenebilir enerjinin payı %11.6’dır (Uluslararası Enerji Ajansı, 2024). Bu oranlar, Türkiye’nin enerji portföyünde çeşitliliğin arttığını, ancak fosil yakıtların hala baskın olduğunu göstermektedir.
Ülkenin sanayi, konut, ulaşım, ticari ve kamusal hizmetlerin sağlanması gibi pek çok farklı alanda çeşitli enerji kaynaklarına ihtiyacı olması fosil yakıtların kullanımı ile ısı ve elektrik üretimini önemli kılmaktadır. Bu noktada öne çıkan en temel hususlardan birisi de elektrik üretimi ve tüketimidir. Türkiye, 2021’deki 334.723 gigavatt saat (GWh) elektrik üretimiyle Avrupa’da üçüncü, dünyada ise 14. sırada yer almaktadır. Bu üretimdeki çeşitli enerji kaynaklarının oranlarını 2022 rakamları üzerinden değerlendirirsek yenilenebilir enerjinin payı %41.9’a çıkarken onu sırasıyla, %34.7 ile kömür, %22.9’la doğal gaz takip etmektedir. Bu rakamlar Türkiye’de elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının önemli bir role sahip olduğunu göstermektedir (Uluslararası Enerji Ajansı, 2024).
Yenilenebilir enerji kaynakları 2000’li yılların başından itibaren çeşitli girişimlerin ve atılımların gerçekleştirilmesiyle yıllar itibariyle özellikle elektrik üretimine büyük katkılar sağlamaktadır. 2001’den 2022’ye kadar geçen süre zarfında – 2010 (%26) ve 2015 (%32) yıllarında – dikkate değer artışlar kaydedilirken, hidroelektrik enerjisi, Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynakları içinde en büyük paya ulaşmıştır (Uluslararası Enerji Ajansı, 2024). Bu süreçte, başta hidroelektrik olmak üzere, rüzgar, güneş ve jeotermal gibi farklı yenilenebilir enerji türlerinin gelişimi ve üretim kapasitelerindeki artış, Türkiye’nin enerji portföyünde önemli bir dönüşümün yaşandığına işaret etmektedir. Önde gelen yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimine katkıları 2022’de hidroelektrikte %52, rüzgarda %27.3, fotovoltaik (pv) güneş enerjisinde %11.9 ve jeotermalde %8.5’dir. Bu dağılım, Türkiye’nin coğrafi ve iklimsel çeşitliliğinin, farklı yenilenebilir enerji kaynaklarını destekleyecek potansiyele sahip olduğunu göstermektedir (Uluslararası Enerji Ajansı, 2024).
Hidroelektrik santrallerin kuruluş tarihleri, diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına göre çok daha eskilere dayanmaktadır. Bu durum, geniş bir altyapıya ve kullanım alanına sahip olmaları nedeniyle, dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de yenilenebilir enerji türleri arasında lider konumu korumalarını sağlamaktadır. Türkiye’de 2000’de 30.879 gigawatt saat (GWh) olan hidroelektrik kapasitesi, 2004’te 46.084 GWh’ye, 2013’te 59.420 GWh’ye, 2016’da 67.231 GWh’ye ve 2019’da 88.823 GWh’ye ulaşarak zirve yapmış, sonrasında ortaya çıkan COVID-19 salgını ve diğer çeşitli nedenlerden ötürü 2021’de 55.927 GWh’ye gerilemiştir. 2022’de ise 67.195 GWh’ye çıkarak bir toparlanma sürecine girmiştir (Uluslararası Enerji Ajansı, 2024).
Rüzgar enerjisi, 2000’den bu yana özellikle 2010’lu yılların başından itibaren gösterdiği hızlı gelişim ile dikkat çekmektedir. 2000’de sadece 33 GWh olan rüzgar enerjisi üretimi, 2007’de 355 GWh’ye, 2022’de ise 35.138 GWh’ye ulaşarak 15 yıl içinde elektrik üretim kapasitesini neredeyse 1.000 kat artırarak Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları arasında önemli bir konuma gelmiştir (Uluslararası Enerji Ajansı, 2024).
Güneş enerjisinin her ne kadar küresel çapta popülerliği gittikçe artarak hızlı bir şekilde yayılmasına karşın, bu eğilim Türkiye’de ancak 2015 sonrasında önemli bir ivme kazanmaya başlamaktadır. Bu konuda 2016’dan itibaren kayda değer bir gelişme gösterilmekte olup, sadece 6 yıl içerisinde güneş enerjisinden üretilen elektrik miktarı 1.043 GWh’den 15.226 GWh’ye kadar yükselmiştir. Girilen hızlı büyüme evresi güneş enerjisinin sadece 4 yılda jeotermal türünü elektrik üretim kapasitesinde geride bırakmasına yeterli olmuştur (Uluslararası Enerji Ajansı, 2024).
Jeotermal enerjinin gelişimi ise, 2000’den 2022’ye kadar düzenli bir artış göstermekle birlikte hala elektrik üretiminde rüzgar ve güneş enerjisinin gerisinde bulunmaktadır. Jeotermal üretim, 2000’de 76 GWh’den 2012’de 899 GWh’ye, 2013-2019 yılları arasında da 1.364 GWh’den 8.952 GWh’ye sıçrayarak önemli bir yükseliş kaydetmiştir. Ancak 2020-2022 yılları arasında 10.028 GWh – 10.919 GWh’lik üretim ile çok fazla bir artış gösterememiştir (Uluslararası Enerji Ajansı, 2024).
Tüm bu veriler, Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektrikte hidroelektrik dışında dahi büyük artışların meydana geldiğini, ülkenin çevreci, yeşil enerji kullanımını ne denli hızlı bir şekilde geliştirmekte olduğunu göstermektedir. Elektrik üretiminde bir taraftan petrol, kömür ve doğal gaz gibi geleneksel kaynaklara bağımlılığın azaltılması ve diğer taraftan artan elektrik tüketiminin tedarik edilmesi konusunda yenilenebilir enerji kaynakları önemli fırsatlar sunmaktadır.
Çünkü Türkiye’de kişi başına elektrik tüketimine ilişkin veriler, 2000-2022 yılları arasında %116’lık bir artış olduğunu ve kişi başına düşen elektrik tüketiminin 3.51 MWh’ye ulaştığını göstermektedir. Bu oran dünya ortalaması olan 3.35 MWh’den yüksektir. Bu artan elektrik tüketiminin tedariki konusunda daha çevreci yöntemlerin geliştirilmesinde tüm ülkeler üzerlerine düşen görevleri yerine getirmelidir. Bu noktada Türkiye’nin pozisyonunu incelediğimizde her ne kadar elektrik tüketimi dünya ortalamasının üstünde olsa da, Avrupa’da 38. sırada ve dünyada 63. sırada yer almaktadır. Emisyon oranlarını ele aldığımızda Türkiye’nin dünya çapındaki emisyona katkısı %1.19 ile nispeten düşük bir orana sahip olup pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeden daha az karbon salınımı yaptığı görülmektedir (Uluslararası Enerji Ajansı, 2024). Yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektrik miktarının önümüzdeki dönemlerde daha da artırılması, gerek enerji güvenliği, gerekse uluslararası ilişkiler boyutu ve iklim değişikliği gibi konularda Türkiye’nin elini rahatlatmaya devam edecektir.
Halihazırda Türkiye’de 709 hidroelektrik santrali bulunmaktadır. Kasım 2022’de açılan Türkiye’nin birinci dünyanın beşinci en yüksek barajı olan Yusufeli santrali gibi projelerin devam ettirilmesi ülkenin hidroelektrik enerji kapasitesini güçlendirecektir (Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanlığı, 2023). Bilindiği üzere Türkiye’nin rüzgar enerjisi potansiyeli de yüksektir. Rüzgar türbinlerinin etkin bir şekilde çalışabilmesi için saniyede beş metreden (5 m/s) daha fazla bir ortalama rüzgar hızına ihtiyaç bulunmaktadır (Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanlığı, 2023). Türkiye’nin rüzgar haritası verileri, ülke genelinde 3.5 m/s – 5 m/s rüzgar hızına sahip pek çok bölge bulunduğunu göstermektedir. Öte yandan Trakya, Marmara ve Ege bölgesinde bu hız 5.5 m/s – 7 m/s arasında değişkenlik gösterirken özellikle ülkenin güney ve doğusunda kalan dağlık alanlarda 7 m/s – 9 m/s hıza kadar ulaşan oldukça verimli alanlar bulunmaktadır. Bu Türkiye’nin genel olarak rüzgar enerjisinin geleceği açısından büyük bir potansiyele sahip olduğunu göstermektedir. Özellikle 5 m/s ve üzeri alanlara yerleştirilecek rüzgar türbinleri rüzgar enerjisi kapasitesinin artmasına önemli katkı sağlayacaktır. Güneş enerjisinin potansiyeli açısından ise Türkiye ortalama yıllık 2.741 saat güneşlenme süresine ve ortalama yıllık toplam ışınım değeri olarak 1.527 kWh/m2’ye sahiptir (Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanlığı, 2023). Bu veriler ülkenin bol güneş aldığını ve güneş enerjisi üretimi açısından da zengin bir kaynağa sahip olduğunu göstermektedir. Ancak coğrafi açıdan bölgeler arasında farklılıkların da bulunduğunu belirtmek gerekir. Güneş enerjisi açısından ülkenin güney kısımları kuzeye göre çok daha fazla güneş almakta ve güneş panelleri için daha verimli imkanlar sunmaktadır. Kısaca değinilen bu bilgiler yenilenebilir enerji kaynakları açısından ülkenin güney ve doğu bölgelerinin daha verimli olduğunu ve üretim kapasitelerinin artırımı konusunda öncü görev üstlenebileceğine işaret etmektedir.
Türkiye’nin enerji politikasında gittikçe kendine daha fazla yer bulan yenilenebilir enerji, genel enerji politikaları içerisinde enerji arz güvenliğini sağlama, çevresel sürdürülebilirliği artırma ve ekonomik kalkınmayı destekleme hedeflerine ülkenin daha hızlı bir şekilde ulaşmasına şimdiden önemli katkılar sağlamaktadır. Bu politikalar, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını artırarak dışa bağımlılığı azaltmayı, enerji verimliliğini iyileştirmeyi ve enerji arzının çeşitlendirilmesini amaçlamaktadır (Kavcıoğlu, 2019; Örnek ve Kabak, 2023). Türkiye, coğrafi konumu itibariyle zengin yenilenebilir enerji kaynaklarına sahiptir ve bu potansiyeli, özellikle güneş ve rüzgar enerjisi alanlarında değerlendirmeye yönelik adımlar atmaktadır.
Türkiye’nin enerji politikaları içerisinde elektrik üretimi konusundaki gelecek projeksiyonlarına baktığımızda yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen elektriğin payını %41.9’dan 2035’de %54.7’ye çıkarılmasının büyük ancak ulaşılabilir bir hedef olduğu açıktır (Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanlığı, 2023). Bilindiği üzere 2019-2023 yıllarını kapsayan 11. Kalkınma Planı kapsamında yenilenebilir enerjinin 2023 hedefi %38.9 olarak belirlenmişti. Halihazırda bu rakamın üzerine çıkan bir performans sergilenmiş olması, 2021-2035 yılları arasında devreye alınacak olan yeni enerji kapasiteleri içinde yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilmesi planlanan payın %74.3 olarak öngörülmesi ve küresel eğilimleri de dikkate aldığımızda 2035’e kadar %54.7’ye rahatlıkla ulaşılabileceğini ifade edebiliriz (Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanlığı, 2023).
Sonuç olarak yenilenebilir enerji altyapısı dünya çapında hızla yayılmakta olup güneş enerjisi ve rüzgar bu gruptaki en hızlı büyümekte olan iki alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye coğrafi konumu itibariyle yenilenebilir enerji konusunda büyük bir potansiyele sahiptir. Ülkenin yerli ve milli imkanları çerçevesinde geliştirilmekte olan yenilenebilir enerji altyapısı devletin kalkınma planlarıyla da desteklenerek büyüme hızına hız katmaktadır. Özellikle elektrik tüketiminin gelişen ekonomik şartlar ve hayatın vazgeçilmez bir parçası olması nedeniyle maliyetleri düşmekte olan yenilenebilir enerji kaynakları net enerji ithalatçısı olan Türkiye’nin enerji arz güvenliğini sağlayarak ekonomik kalkınması ve bağımsız enerji ve dış politikalar üretmesi açısından kritik öneme sahiptir. Bu kapsamda yürütülen çalışmaların devam ettirilerek küresel eğilimlerin de önüne geçilmesi durumuyla Türkiye’nin net enerji ithalatçısı durumundan gelecekte enerji ihracatçısı durumuna geçme potansiyeli bulunmaktadır. Ancak halihazırda yürütülen yenilenebilir enerji politikalarında sürdürülebilirliğin hayati bir öneme sahip olduğunu göz ardı etmemek gerekir.
Kaynakça:
Kavcıoğlu, Şahap (2019). Yenilenebilir enerji ve Türkiye. Alınan yer: https://dergipark.org.tr/en/pub/marufacd/issue/48758/623399. Erişim tarihi: 15.02.2024.
Önal, Müdrike (2020). Sürdürülebilir kalkınmada yenilenebilir enerjinin önemi: Türkiye üzerine bir değerlendirme. Alınan yer: https://dergipark.org.tr/en/pub/tbj/issue/55476/747304. Erişim tarihi: 16.02.2024.
Örnek, İbrahim ve Kabak Seçkin (2023). Yenilenebilir enerji tüketimi ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki: Türkiye üzerine bir inceleme. Alınan yer: https://dergipark.org.tr/en/pub/artuklu/issue/81135/1389880. Erişim tarihi: 16.02.2024.
Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanlığı (2022). Türkiye Ulusal Enerji Planı. Alınan yer: https://enerji.gov.tr/Media/Dizin/EIGM/tr/Raporlar/TUEP/T%C3%BCrkiye_Ulusal_Enerji_Plan%C4%B1.pdf. Erişim tarihi: 15.02.2024.
Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanlığı (2023). Bilgi merkezi hidroelektrik. Alınan yer: https://enerji.gov.tr/bilgi-merkezi-enerji-hidrolik. Erişim tarihi: 16.02.2024.
Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanlığı (2023). Bilgi merkezi rüzgar. Alınan yer: https://enerji.gov.tr/bilgi-merkezi-enerji-ruzgar. Erişim tarihi: 16.02.2024.
Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanlığı (2023). Bilgi merkezi güneş. Alınan yer: https://enerji.gov.tr/bilgi-merkezi-enerji-gunes. Erişim tarihi: 16.02.2024.
Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanlığı (2023). Bilgi merkezi jeotermal. https://enerji.gov.tr/bilgi-merkezi-enerji-jeotermal. Erişim tarihi: 16.02.2024.
Uluslararası Enerji Ajansı (2024). Türkiye’de enerji tedariki. Alınan yer: https://www.iea.org/countries/turkiye/energy-mix. Erişim tarihi: 15.02.2024.
Uluslararası Enerji Ajansı (2024). Türkiye’de elektrik üretiminde kullanılan enerji kaynakları. Alınan yer: https://www.iea.org/countries/turkiye/electricity. Erişim tarihi: 15.02.2024.
Uluslararası Enerji Ajansı (2024). Enerji tüketiminde ve elektrik üretiminde yenilenebilir enerji türlerinin payı. Alınan yer: https://www.iea.org/countries/turkiye/renewables. Erişim tarihi: 15.02.2024.
Not: Bu blogda ifade edilen görüşler yazarın kendi görüşleri olup Enstitü’nün yayın politikasını yansıtmamaktadır.
Cengizhan Canaltay, 2010 yılında lisans eğitimini KIMEP Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde tamamlamıştır. Yüksek lisans eğitimini 2014 yılında sunduğu ‘Oralmanlar’ın Kazakistan Toplumuna Entegrasyonu: Türkiye Kazakları’ konulu yüksek lisans teziyle tamamlamıştır. Cengizhan Canaltay, Ocak 2015'ten itibaren Avrasya Araştırma Enstitüsü’nde araştırmacı olarak görev yapmaya başlamıştır. Eylül 2017'den bu yana müdür yardımcısı olarak çalışmaktadır. Çeşitli Kazakistanlı dergilerinde ve Bilig, Perception ve Central Asia Program gibi yabancı dergilerde makaleleri yayınlanmıştır.