Çin, son 30 yıldaki hızlı ekonomik büyüme performansı sayesinde şu anda dünyanın en büyük ikinci ekonomisi haline gelmiştir. Ancak bu süreç içerisinde yıllardır üstü örtülü kalmış sorunları da gün yüzüne çıkmaya başlamaktadır. Ekonomik yükselişine paralel olarak artan gücü Pekin’in ekonomik bir güç olmaktan ziyade küresel süper güç olma rüyasına kapılmasına neden olmaktadır. Lakin, Çin yönetimi son yıllarda giderek belirginleşen birçok iç ve dış sorunlarla karşı karşıya olmasına rağmen, bu sorunlarını uzun süredir görmezden gelmesi de başlı başına bir sorun yaratmaktadır.
Her ne kadar Çin’in yükselişini Pekin yönetiminin son 30 yıldır uyguladığı “Sosyalist Pazar Ekonomisi” çerçevesindeki reformlarla değerlendirmek mümkünse de, ülkenin mevcut en büyük sorunlarının başında ekonomik sorunların geldiği bir gerçektir. Zaten son yıllarda Çin ekonomisinin büyüme hızı düzenli bir şekilde yavaşlamakta, COVID-19 salgını sonrasında bu yavaşlama daha da büyümektedir. Örneğin, 2020’de %2.2 büyüme oranıyla son 40 yılın en düşük büyümesini yaşayan Çin ekonomisi, 2021’de %8.4 oranındaki bir artışın ardından, 2022’de tekrar yavaşlayarak sadece %3’lük bir büyüme oranı yakalamıştır [Çin Ulusal İstatistik Kurumu, 2023a]. 2023’te ise, Çin ekonomisinin %4.8 oranında büyüyeceği tahmin edilmektedir [BM, 2023]. Uzun bir dönem Çin ekonomisinin temel lokomotiflerinden biri niteliğini taşıyan emlak sektörü, mevcut durumuyla neredeyse çökme noktasına doğru sürüklenmektedir. Örneğin, Çin’de 2022’de ticari emlak satışında %24.3, konut satışında ise %26.8’lik bir düşüş yaşanmıştır. Yeni konut inşaatında da %39.4 oranında bir azalma görülmektedir. Aynı yıl içerisinde emlak sektörüne yapılan toplam yatırımın da %10 gerilediği fark edilmektedir. Ayrıca, emlak sektöründeki yabancı şirketlerin sayısı 581’e inerek, bir önceki yıla göre %48.4 azalış gösterirken, doğrudan yabancı yatırım miktarı da %41.8 oranında düşüş kaydetmiştir [Çin Ulusal İstatistik Kurumu, 2023b]. 2023’te de Çin’in emlak sektöründeki kriz derinleşerek devam etmektedir. Örneğin, Ocak-Ağustos 2023’te geçen yılın aynı dönemine göre ticari emlak satışı %7.1 ve konut satışı %5.5 oranında düşerken, yeni konut inşaatı %24.4 oranında azalmıştır. Aynı dönem emlak sektörüne yapılan toplam yatırım %8.8, yabancı yatırım ise %41.6 oranında azalış göstermiştir [Çin Ulusal İstatistik Kurumu, 2023c]. Son 30 yıldır emlak sektörünün Çin’in ekonomik büyümesinin lokomotiflerinden biri olduğu ve istihdam güvenliğinde önemli bir rol oynadığı dikkate alındığında, mevcut durumuyla giderek derinleşen emlak krizinin ülke ekonomisine yansımasının kaçınılmaz olduğu ifade edilebilir.
Çin ekonomisinin istikrarlı büyümesinin sürdürülebilmesi için, giderek artan enerji tüketiminin kesintisiz bir şekilde karşılanması gerekmektedir. Lakin ülke enerji ihtiyacını karşılamada önemli ölçüde dışa bağımlı olması nedeniyle enerji güvenliği riskini taşımaktadır. Çin’in enerji tüketimi mevcut durumuyla dünya enerji tüketiminin yaklaşık dörtte birini oluşturmakta olup, önümüzdeki dönemde sürekli artarak devam etmesi beklenmektedir. Bu bağlamda, 2030’da Çin’in yıllık petrol tüketiminin 740 milyon tona, yıllık doğalgaz tüketiminin 500 milyar metreküpe, yıllık kömür tüketiminin 6 milyar tona ve yıllık elektrik tüketiminin ise 10.7 trilyon kilovat saate ulaşacağı tahmin edilmektedir [GEIDCO, 2023]. Çin’in enerjide dışa bağımlılığının hala yüksek düzeyde olduğu dikkate alındığında, enerji güvenliğinin sağlanması konusu ciddi riskler barındırmaktadır. Örneğin, 2012’de Çin’in petrol tüketiminde ithalata bağımlılığı %56.4 iken, 2022’de bu rakam %71.2’ye yükselmiştir. 2012’de ülkenin doğalgaz tüketiminde ithalata bağımlılık oranı %25.9 iken, 2022’de bu rakam %40 olarak kaydedilmiştir. 2023’ün ilk yarısında ise, Çin’in petrol tüketiminde dışa bağımlılığı %72.8, doğalgaz tüketiminde dışa bağımlılığı ise %39.5 olarak gerçekleşmiştir [Fan, Wang ve diğerleri, 2023]. Halihazırda Çin’de 2020’den itibaren devam eden elektrik kesintileri sorunu ülkedeki enerji güvenliği riskinin göstergesi olarak yorumlanabilir. Ayrıca, Çin’in enerji ithalatının can damarı olarak toplam petrol ithalatının %80’inin gerçekleştiği Malakka Boğazı’nın küresel ve bölgesel jeopolitik ve jeoekonomik tartışmalardan direk etkilenme olasılığının yüksekliği de, Çin’in enerji güvenliğinin sağlanmasında riskleri artıran faktörler arasındadır. Buna ek olarak, Pekin’in enerji iş birliği kurduğu enerji üreticisi ve transit ülkelerde olası bir siyasi ve ekonomik krizin gündeme gelmesi de Çin’in enerji ithalatını ve enerji güvenliğini olumsuz yönde etkileyebileceği de göz ardı edilmemelidir. Böylesi bir riski, son birkaç yılda Çin’in petrol ve doğal gaz boru hatlarını döşediği Myanmar’da ve Hambantota limanını kiraladığı Sri Lanka’da yaşanan siyasi ve ekonomik krizler gibi örnekler üzerinden değerlendirmek mümkündür.
Uzun yıllardır hızlı ekonomik kalkınmaya ve ekonomik büyümeye daha çok ağırlık vererek çevreyi tahrip etmekten çekinmeyen Çin, günümüzde hava kirliliği, su kirliliği, çevre kirliliği ve çöp imhası başta olmak üzere büyük çevresel sorunlara maruz kalmaktadır. Yale Çevresel Hukuk ve Politika Merkezi (YCELP) tarafından yayınlanan 2022 Çevresel Performans Endeksi’ne göre Çin, 180 ülke arasında 28.4 puanla 160. sırada yer almaktadır [YCELP, 2023]. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) açıklamasına göre, Çin’de yılda yaklaşık 2 milyon insan sadece hava kirliliği nedeniyle hayatını kaybetmektedir [WHO, 2023]. Çünkü son yıllarda Çin’in karbon emisyonları sürekli olarak artmaktadır. Örneğin, 2021’de Çin’in karbondioksit emisyonları 10.523 milyar ton iken, 2022’de %9.1 artışla 11.48 milyar tona ulaşmıştır [WHO, 2023]. Nitekim ciddi kuraklık ve su sıkıntısı çeken bir ülke olan Çin’de su kirliliği sorunu da en önemli çevresel sorunlardan biri olarak devam etmektedir. Dahası, 2021 Çin Sağlık İstatistikleri Raporu’na göre, su kirliliğinden kaynaklı endemik florozis hastalığı ülkenin 28 bölgesindeki 66.254 milyon nüfusu etkilerken diş florozisi olan 297.356 hasta ve iskelet florozisi olan 66.303 hasta tespit edilmiştir [Çin Ulusal Sağlık Komisyonu, 2021]. Söz konusu çevre sorunlarının en azından kısa ve orta vadede Çin’de ekonomik büyümesini, sürdürülebilir kalkınmayı ve insan sağlığını olumsuz yönde etkileyen önemli sorunlar arasında yer alacağı ifade edilebilir. Konuya ekonomik ve mali boyuttan baktığımızda, önümüzdeki yıllarda Pekin yönetiminin çevre sorunları ile mücadeleye çok daha fazla nitelikli insan kaynağı, ekipman ve düzenli bütçe sağlaması gerekmektedir.
Pekin yönetiminin uzun yıllardır uyguladığı tek çocuk politikasının olumsuz sonuçlarından birisi olarak demografik değişim sürecine giren Çin nüfusundaki yaşlanma oranı yıllar itibariyle artmaktadır. Örneğin, 2012’de Çin’de 60 yaş ve üzeri yaşlı nüfus 194.37 milyon olarak toplam nüfusun %14.3’ünü oluştururken, 2022’de ise bu rakam 267.36 milyona ulaşarak toplam nüfusun %18.9’unu oluşturmaktadır [Çin Ulusal Sağlık Komisyonu, 2022]. Çin’in orta gelirli ülke sınıfından çıkmaya çalıştığı bir döneme denk gelen yaşlanma süreci, aynı zamanda sosyal, sağlık ve ekonomik boyutlarıyla önemli bir sorun haline dönüşmektedir. Özellikle nüfusun hızla yaşlanması karşısında Çin’de kapsamlı bir sağlık ve sosyal güvenlik sisteminin oluşturulamaması da, bu sorunun önde gelen meseleleri arasında yer almaktadır. Ancak artan taleple karşılaştırıldığında, ülkede yaşlı bakımı hizmetleri alanında halihazırda büyük bir boşluğun olduğu bilinmektedir. Örneğin, uluslararası kabul gören standartlara göre yaşlı nüfusun %5’inin ya da 9.5 milyonun yatakta bakıma ihtiyacı varken 2019’un sonu itibarıyla bu rakam sadece 4.38 milyona ulaşmıştır [Çin Bankası, 2022]. Aralık 2022 itibariyle Çin’in 31 il ve büyük şehrinde yaşlı bakım hizmetleri veren kurumların kapsama oranı ise %62 düzeyindedir [Çin Ulusal Sağlık Komisyonu, 2022].
Tüm bunlara ek olarak Çin, Tayvan sorunu gibi çözülmesi oldukça zor sorunlarla da karşı karşıyadır. Halihazırda Çin, Güney Çin Denizi ve Doğu Çin Denizi üzerindeki egemenlik tartışmaları nedeniyle birçok bölge ülkesiyle anlaşmazlık yaşarken, Hint-Pasifik’teki küresel ve bölgesel jeopolitik ve jeoekonomik mücadeleler ışığında Tayvan sorunu ve Çin-Tayvan ilişkilerinin geleceği de önemli bir soru işareti olma konumunu devam ettirmektedir. Çin’in son yıllardaki Tayvan’a yönelik askeri hareketliliğinin artırmasıyla beraber Tayvan da Çin’i büyük bir tehdit olarak görmektedir. Pekin yönetimi her ne kadar Tayvan’ı Çin topraklarının bir parçası olarak algılasa da, Taipei yönetiminin Çin’e karşı Tayvan’ın mevcut statükosunu korumaya, hatta bağımsızlığını daha güçlü savunmaya devam edeceğine de kuşku bulunmamaktadır.
Özet olarak, Çin söz konusu ekonomik, ekolojik ve demografik sorunların yanı sıra, Tayvan sorunuyla beraber önemli jeopolitik ve jeoekonomik sorunlarla da karşı karşıyadır. Çünkü Kasım 2012’de Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in iktidara gelmesiyle Pekin yönetiminin gerek “Çin Rüyası” sloganı ve “Kuşak ve Yol” girişimi, gerekse “Çin Tarzı Büyük Güç Diplomasisi” çerçevesinde küresel hegemonya arayışına girmesi, Çin’in ABD başta olmak üzere Batı ülkeleriyle rekabetini artırmaktadır. Dolayısıyla küresel ve bölgesel çapta kendi siyasi, ekonomik ve askeri etkisini artırmaya çalışan Çin’in, özellikle küresel güç dengesinin odaklandığı Hint-Pasifik bölgesinde jeopolitik çevrelemeyle karşı karşıya gelmesi de söz konusudur. Bu doğrultuda ABD ve müttefikleri Hint-Pasifik bölgesinde gerek AUKUS ve Quad gerekse diğer güvenlik anlaşmalarıyla Hint-Pasifik bölgesinde Çin’e karşı ittifakını daha da genişletmeye çalışmaktadır. Ayrıca, Pekin yönetiminin son yıllardaki Tayvan’a yönelik agresif yaklaşımı ve Hong Kong politikasının yanı sıra, Tibet ve Doğu Türkistan’daki insan haklarına aykırı baskı politikası, demokratik ülkelerin Çin’e tepkisini artırmaktadır. Bilhassa mevcut durumuyla Çin’in ABD ve Avrupa Birliği (AB) ile ilişkileri, neredeyse son otuz yılın en düşük düzeyindedir. Küresel hegemonya arayışında bulunan tek parti yönetimindeki Çin’in söz konusu sorunlarla nasıl baş edeceği, Pekin yönetiminin önümüzdeki dönemde yeniden siyasi ve sosyo-ekonomik reformlar yapıp yapmayacağıyla doğrudan bağlantılıdır.
Kaynaklar:
Çin Bankası (2022). Çin Nüfusunun Yaşlanması: Mevcut Durumu, Nedenleri ve Etkileri. Alınan yer: https://pic.bankofchina.com/bocappd/rareport/202201/P020220113723607167368.pdf. Erişim tarihi: 06.10.2023.
Çin Ulusal İstatistik Kurumu (2023a). Çin’in 2022 Ulusal Ekonomik ve Sosyal Gelişim Raporu. Alınan yer: http://www.stats.gov.cn/english/PressRelease/202302/t20230227_1918979.html#:~:text=The%20per%20capita%20GDP%20in,percent%20over%20the%20previous%20year. Erişim tarihi: 03.10.2023.
Çin Ulusal İstatistik Kurumu (2023b). 2022 Yılında Milli Emlak Sektöründeki Gelişme ve Satış. Alınan yer: http://www.stats.gov.cn/english/PressRelease/202301/t20230118_1892298.html. Erişim tarihi: 03.10.2023.
Çin Ulusal İstatistik Kurumu (2023c). Ocak-Ağustos 2023’te Ulusal Emlak Piyasasının Temel Durumu. Alınan yer: http://www.stats.gov.cn/english/PressRelease/202301/t20230118_1892298.html. Erişim tarihi: 03.10.2023.
Çin Ulusal Sağlık Komisyonu, (2021). 2021 Çin Sağlık İstatistikleri Raporu. Pekin: Peking Union Medical College Press, 2021.
Çin Ulusal Sağlık Komisyonu (2022). Nüfusun Yaşlanma Nedenleri Hakkında 2021 Ulusal Raporu. Alınan yer: http://www.nhc.gov.cn/cms-search/xxgk/getManuscriptXxgk.htm?id=e09f046ab8f14967b19c3cb5c1d934b5. Erişim tarihi: 06.10.2023.
Dünya Sağlık Örgütü (2023). Çin’deki Hava Kirliliği. Alınan yer: https://www.who.int/china/health-topics/air-pollution. Erişim tarihi: 05.10.2023.
Fan Dalei, Wang Zongli, Wang, Yuyan (2023). 2023’ün İlk Yarısında Yurt İçi ve Yurt Dışındaki Petrol ve Gaz Kaynaklarının Durumunun Analizi ve Beklentileri [J]. China Mining Magazine, 32(8): 1-8.
GEIDCO (2023). Çin’in 2030 Enerji ve Elektrik Geliştirme Planı ve 2060’a Bakış Araştırması. Alınan yer: https://yhp-website.oss-cn-beijing.aliyuncs.com/upload/%E3%80%8A%E4%B8%AD%E5%9B%BD2030%E5%B9%B4%E8%83%BD%E6%BA%90%E7%94%B5%E5%8A%9B%E5%8F%91%E5%B1%95%E8%A7%84%E5%88%92%E7%A0%94%E7%A9%B6%E5%8F%8A2060%E5%B9%B4%E5%B1%95%E6%9C%9B%E3%80%8B_1616498546246.pdf. Erişim tarih: 04.10.2023.
SOHU (2023). 2022 Yılında Çin’in Karbondioksit Emisyonları, Emisyon Yapısı ve İşlem Hacminin Analizi. Alınan yer: https://www.sohu.com/a/678555338_121388092#:~:text=%E8%BF%91%E5%87%A0%E5%B9%B4%EF%BC%8C%E6%88%91%E5%9B%BD%E7%A2%B3,%E5%90%A8%EF%BC%8C%E5%90%8C%E6%AF%94%E5%A2%9E%E9%95%BF9.1%25%E3%80%82. Erişim tarihi: 05.10.2023.
Yale Çevre Hukuku ve Politikası Merkezi (2023). 2022 EPI Sonuçları. Alınan yer: https://epi.yale.edu/epi-results/2022/component/epi. Erişim tarihi: 05.10.2023.
Not: Bu blogda ifade edilen görüşler yazarın kendi görüşleri olup Enstitü’nün yayın politikasını yansıtmamaktadır.
Ömirbek Hanayi Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Avrasya Araştırma Enstitüsü’nde araştırmacı olarak görev yapmaktadır. 2009 yılında Çin’in Minzu Üniversitesi Kazak dili ve edebiyatı Fakültesini tamamlamıştır. 2008-2009 yılları arası Justus Liebig Giessen Üniversitesin’in Türkoloji Bölümüne değişim öğrencisi olarak katılmıştır. 2010 yılında Justus Liebig Giessen Üniversitesin’in Türkoloji Bölümüne giren Ömirbek Hanayi 2010-2012 yılları arası “Kasachisch im postsowjetischen Kasachstan” adlı proje üzerinde çalışmıştır.